Trabzon’da hemen bütün kadınların uğrak yeri olan bir manikür salonu var. Ben de en sadık müdavimlerden biri, hatta iş yerinin ‘’kalandar ana’’sıyım. Bu salonda çalışan kızlardan biri olan Gülen bir gün panik halinde bana telefon etti ve 5 yaşındaki yeğeninin ayaklarının üzerine basamadığını, bacaklarında koyu renkli döküntülerinin olduğunu söyledi. Ben muhtemelen ‘’Henoch Schönlein Purpurası’’ olduğunu söyleyerek romatolog arkadaşıma gitmelerini önerdim. Benim söylemesi bu kadar zor bir isim söylediğimi duyunca Gülen iyice panikleyerek ‘’NE? NE? NE DEDİNİZ HOCAM?’’ diye bağırmaya başladı. Ben de ona hastalık hakkında bilgi vererek, bu zor ismi boş ver ‘’HSP’’ desen yeterli dedim. Tabii bu kısaltmayı bundan sonra muhatap olduğu bütün doktorlardan da duydular. Çok şükür ki çocuk hastalığı kolayca atlattı, ama hala kontrollere gidiyor. Ama bu tuhaf isim manikür salonunda bir çok kişinin dikkatini çekti, ne zaman salona gitsem, çalışanlar bana Asya’nın hastalığı neydi diye soruyorlar.
Aradan birkaç ay geçtikten sonra bir gün salonda bu çocukla karşılaştım. Tabii ben ve Asya aynı anda salonda olunca herkes yine hastalığın adını sormayı hatırladı. Ben de çocukların ne kadar akıllı olduklarını ispat etmek ve bakın sizin aklınızda tutamadığınızı küçücük çocuk hatırlıyor diye salondaki kadınlara hava atmak için ‘’ Asya hatırlıyor musun, senin hastalığının adı neydi’’ diye sordum. Çocuk ‘’tabii hatırlıyorum KPS’’ demesin mi?
Meğer annesi aylardan beri KPSS (Kamu Personel Seçimi Sınavı)’ ye hazırlanıyormuş, çocuğu babaanneye bırakmışlar. Annesi her ziyaretinde ‘’sabret kızım KPS sınavı bitince evimize birlikte gideceğiz’’ diyormuş.
Yani çocuk gerçekten de HSP’den çekmemiş KPS’den çektiği kadar. Ben hastalığın ne diye sorunca aklına daha çok yer etmiş olan harfleri söyleyiverdi.