Baş asistan vizitleri Hacettepe Pediatri asistanlığının en tuhaf ama önemli adetlerinden biridir. Her yıl, son sene asistanlarından 3-4 tanesi başasistan seçilir ve koskoca hastanenin gece sorumluluğu onlara teslim edilirdi. Her gün baş asistanlardan biri nöbetçi kalır, nöbetteki servis kıdemlileri ile birlikte baştan aşağı bütün pediatri servislerinde vizit yapar. Böylece hem yeni yatan hastaları en kıdemli asistanlardan biri görmüş olur, hem de servislerde yatan hastalarda bir problem çıkarsa hocalara danışmaya gerek kalmadan sorun başasistan tarafından çözülürdü.
Genellikle başasistan ve kıdemliler için yeni yatan hastalara doğru tanı koymak bir gurur meselesi idi, tanıyı koyma işi gündüz servis konsültanı olan hocaya kalırsa bu kıdemliler ve baş asistanlar için bir yenilgi, utanç kaynağı sayılırdı. Ayrıca gece vizitlerinde aynı zamanda çömez asistanlara da eğitim verirlerdi. Yani başasistan vizitleri Hacettepe pediatri asistanlığının belkemiklerinden biridir, ve bütün asistanlar tarafından çok ciddiye alınır. Hatta Hacettepe’den ihtisas alan pediatristler çömezlik yıllarını o yılın baş asistanları ile ilişkilendirir, mesela ben Murat Yurdakök’lerin çömeziydim der.
Doğal olarak her baş asistanın kendine özgü bir yoğurt yeme yöntemi vardı, bazılarından çok çekinirdik. Benim çömezliğimin büyük kısmı Dursun Ali Şenses, Musa Kazım Çağlar ve Uğur Dilmen üçlüsünün başasistanlık döneminde geçti. Ben esas olarak Dursun Ali, Uğur, MK Çağlar çömeziyim, ama bizim çömezlik biraz uzun sürdüğü için, İlhan Tezcan, Elif Dağlı, Murat Tuncer üçlüsünün ilk dönemlerinde de çömezdim.
Hepsinin arasında en çok Musa Kazım’dan çekinirdim. Çünkü adam akşam 7’de vizite başlar ve sabaha kadar 10-12 saat vizite devam ederdi. Genellikle vizite servis 39’dan başladığı için, mesela servis 22’ye gelmesi sabah 4-5-6’yı bulurdu. İşin ilginç tarafı da onun gecelerinde genellikle işim çok az olur, serviste sorun çıkmaz, yeni hasta yatmazdı. Yani en az 4-5 saat uyuyabileceğim bir nöbette sırf vizit gelince uyanık olmak için bekler de beklerdim. Çünkü eğer vizit geldiğinde sizi mahmur gözlerde yakalarsa bayağı dalga geçerdi.
Gene 22’de nöbet tuttuğum ve oldukça vukuatsız geçen bir nöbette Musa Kazım Çağlar ve kıdemliler vizite sabah 6’da geldiler. Kıdemliler yorgunluktan bitkin haldeydiler, diğer servislerde bir çok acil durum olmuş, aynı servise tekrar tekrar dönmek zorunda kalmışlar, bazı hastalarla çok uğraşılmış vesaire vesaire. Ben ise o gece saat 10’dan beri bomboş oturup, vizit beklemiştim.
Sabahın köründe geldiler, ama kıdemlilerin aksine Musa Kazım nereden bulduğunu anlayamadığım bir enerjiye sahipti. Uzun zamandır serviste yatan, tanı koyulamamış bir hastamız vardı. ‘’Ali Çemal ‘’ isimli bu unutulmaz hasta için o gün öğleden sonra, bir çok hocanın katılımı ile ‘’ vaka başı’’ toplantısı yapılacaktı.
Musa Kazım da hocalardan önce tanı koymak isteğiyle egosuna yenildi. Bu çocuk illa da ‘’Kala azar’’ olmalı diye tutturdu. Yok abi, kemik iliğine baktık, bir şey göremedik filan diyorum ama inandıramıyorum. Kafaya taktı, illa billa bu çocuk Kala Azar, siz iliğe doğru dürüst bakmamışsınızdır diyor. Sonunda iyi bir mikroskopla kemik iliğine bakıp, bizzat kendisi ‘’leishmania’’ aramaya karar verdi.
Herhalde baş asistanlarda departmanların anahtarı da bulunuyordu ki, gidip bir yerlerden hematolojinin anahtarını aldı. Ben çaresiz peşine takıldım, sabahın seherinde hırt gibi hematolojiye girip bir mikroskopun başına çöktük, fakat ara tara hiçbir yerde laishmania’ ya benzer bir şey göremiyoruz. Musa Kazım çok inançlı, iyice preperatın her yerine bakıyor, bir türlü hastanın Kala Azar olmadığına inanamıyor.
Derken saat 7 30 oldu, kapı açılıp içeriye Şinasi hoca girdi. Bizi içeride mikroskop başında görünce pek sevindi. Gayet şen bir şekilde ‘’Hay hay, arkadaşlar, bakıyorum bu sabah oldukça erkencisiniz’’ dedi. Ben yüzüm gözüm uykusuzluktan dağılmış bir şekilde hocaya döndüm ‘’Ne erkencisi hocam, akşamdan kalmayız, akşamdan kalma’’ dedim.
Zaten bir şey söylememe de gerek yoktu, suratıma bakıp, telef olmuş halimi gören herkes, nöbet ertesi olduğumu hemen anlayabilirdi.