Biz öğrenci iken Hacettepe kampüsünde sürüler halinde dolaşan köpekler vardı. Bu köpeklerin yıl başında toplanıp fizyoloji laboratuvarlarında kullanıldığına dair söylenceler de vardı. Gerçekten bize fizyoloji laboratuvarında civciv, köpek, kurbağa deneyleri yaptırırlardı, artık hayvanları nereden bulduklarını bilemeyeceğim. O zamanlar şimdiki gibi hayvan yaşamına saygı, hayvan hakları gibi kavramlar yoktu.
Ben Hacettepe’nin sokak köpeklerinden çok korkardım, çünkü 20-25 bireylik sürüler halinde dolaşırlar, aniden patır patır koşmaya başlarlardı. Bir anda çevrenizde bir sürü aç hayvanın biriktiğini düşünsenize.
Hastaneden lojmana doğru yürürken hemen her akşam, tam da lojmana çıkan merdivenlerde yanımdan koşarak geçen bir sürü ile karşılaşırdım. Kendi korkumu yenmek için de yüksek sesle onlara ‘’hadi bakalım uzaktan geçin sizden korktuğumu biliyorsunuz’’ filan derdim. Onlar da bu sözlerim üzerine sürünün genişliğini azaltıp, geniş merdivenlerin benim çıktığım kenara en uzak kısmından tekli, ikişerli sıralar halinde inerlerdi.
Bir gece ne oldu bilemem ama bu köpeklerden biri sabaha kadar penceremin altında havladı. Uyumak ne mümkün? Zaten nöbet ertesi olduğum için uykusuzum, bu gece uykumu almam lazım. Ama hayvan bir türlü uyumama fırsat vermiyor. Belki susar, ya da başka yere gider diye odamda ne kadar cam kavanoz, şişe varsa teker teker betona atıp ses çıkarttım, ama en fazla 3-5 dakika susup yeniden havlamaya başladı.
Ertesi gün uykusuzluktan perişan bir halde hastaneye gittim. Dönüş yolumda merdivenlerde penceremin altında sabaha kadar havlayan o siyah köpekle karşılaştım. Sinirlenerek ‘’sende hiç utanma yok mu? Sabaha kadar niye havladın, beni hiç uyutmadın’’ diye köpeği azarladım. Köpek söylediğim her şeyi anladı, başını önüne eğip diğer tarafa çevirdi, kuyruğunu da bacaklarının arasına sıkıştırarak son derece utanmış bir halde yanımdan uzaklaştı. Bundan sonra beni her görüşte aynı şekilde utandı. Muhtemelen aslında evcil bir hayvanken sokağa atılmış olduğunu ve onunla konuşan tek insan olduğumu düşündüm. O zamanlar hayvan barınakları da yoktu.
İlk kez 1968’de Peter Green tarafından yapılıp iki yıl sonra da efsanevi ‘’Santana’’ gurubu tarafından yeniden revize edilen, o yılların unutulmaz hitlerinden ‘’Black Magic Women’’ şarkısına gönderme yaparak köpeğime ‘’Black Magic’’ ismini takmıştım.
Bu hayvan beni o kadar etkiledi ki aylarca benim sokaktaki utangaç köpeğim oldu. Ertesi sene ‘’Black Magic’’ yoktu, belki fizyoloji arasam laboratuvarında bulabilirdim.