Geçenlerde çok ilginç bir tesadüfü fark ettim. Yirmi dört şubat 1918’de Trabzon’un Rus işgalinden kurtulmuştur, bu nedenle Trabzon’da yaşayan her kes 24 şubat tarihini bilir. Ancak bu sene 24 şubat tarihinin aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti 1961 Anayasa’sını hazırlayan komisyonun üyesi ve katibi olan Ord. Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun ölüm yıl dönümü olduğunu fark ettim.
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun kişisel tarihinin dönüm günlerinden birinin Trabzon tarihinin dönüm günlerinden birine denk gelmesini fark etmem bana pek çok şey düşündürdü.
Ben 1974 yılı Trabzon Lisesi mezunuyum. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu da 1924 yılı Trabzon Lisesi mezunudur. Demek ki benden tam yarım asır önce mezun olmuş, ama bakın ne şartlarda mezun olmuş.
Trabzon Lisesi Türkiye’nin en eski eğitim kurumlarından biridir. Bin sekiz yüz seksen senesinde Trabzon’un köklü ailelerinden Nemlizade ailesinin davetine uyan Ali Naki Bey, şimdiki Cumhuriyet Mahallesinde Reşit Efendi’nin evinde Mekteb-i Hamidiye isimli, 6 sınıflı bir idadi yani Lise açıp, ilk müdürlüğünü de bizzat kendisi yapmış. Bu girişim Trabzon’da oldukça ilgi gördüğü için Trabzon Valisi Sırrı Paşa öncülüğünde Trabzon Lise’sinin şimdiki yerinde yeni bina yapılmış ve bu bina 1887 tarihinde hizmete açılmış, ancak o zaman Osmanlı İmparatorluğunun içinde bulunduğu zor koşullar nedeniyle, bu tarihten 1902 yılına kadar sadece 9 dönem mezun verilebilmiş.
O zaman Trabzon Sultani’si olarak anılan okulda öğrencilerin büyük kısmı cephelere gönderildiği için okul tamamen boşalmış, hatta 1914-1915 Cihan harbi sırasında hastane olarak kullanılmış, 1917 yılına kadar da Rus işgali nedeniyle eğitim yapılamamış. Savaşlara giden öğrenciler geri dönememişler.
Savaşlara giden öğrenciler Türkiye’nin hiçbir yerindeki liselerine geri dönememişler.
Savaş bittikten sonra çeşitli şehirlerden 4 öğrenci toplanarak Trabzon Lisesinde eğitime yeniden başlanmış ve bu ilk 4 öğrenci 1924 yılında (yani Trabzon’un Rus işgalinden kurtulmasından 6 yıl sonra) mezun olmuş. İşte o ilk mezunlardan biri de ‘’Aliyyül Ala’’ derecesi ile mezun olan Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’dur. Ölüm tarihi şimdi size de ilginç geldi mi?
O dört öğrenci, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin ilk lise mezunları idi. O yıl acaba başka bir lise daha mezun vermiş miydi, bunu bilemiyorum.
Cumhuriyet’ten sonra 1938 yılında Trabzon Lisesi için yeni bina yaptırılmaya başlanıyor. Alman Mimar Bruno Taut (Aynı zamanda Atatürk’ün katafalkını hazırlayan mimardır ve İstanbul’daki şehitlikte yatan tek yabancıdır) projeyi çizdikten sonra o zamanlar henüz bir fidan halinde olan manolya ağacının yerini değiştirmemek için projeyi metrelerce geriye çekiyor. İki yılda yapımı biten yeni bina aynı zamanda Trabzon’un ilk kaloriferli binalarından biridir. Bu yeni binada ilk müdür Faik Dranaz oluyor.
Trabzon Lisesi 1968 yılına kadar orta-lise eğitimini birlikte veriyor. O yıl orta kısım ayrılıp sadece lise haline getiriliyor, 1972 senesinde şehirde başka liseler de açıldığı için tek lise olma özelliğini yitiriyor. Bin dokuz yüz doksan altı yılında yatılı kısım kaldırılıyor, 2005 yılında Anadolu Lisesi, 2010 yılında da Fen Lisesi şekline dönüştürülüyor.
Bütün bu yıllar içerisinde pek çok tanınmış sima Trabzon Lisesinden mezun oluyor.
Bu mezunlardan biri de benim dayım Prof Dr Hasan Telatar’dır. Hasan Telatar Hacettepe Üniversitesinde Gastroenteroloji bölümümü kurmuş, benim de hocam olan Hacettepe’nin efsanevi hocalarından biridir.
Çocukluğum boyunca dinlediğim hikayelerden Trabzon Lisesinde yatılı olarak Orta ve Lise eğitimini tamamladığını biliyorum. Bu hikayelerde dayım tek erkek çocuk olduğu için ortaokul zamanı geldiğinde Trabzon’a okula gönderilmiş, dayımın ablası olan annem ve Mukaddes teyzemi ise göndermemişler. Dayım Trabzon’a gelmek için oldukça uzun ve meşakkatli bir yolculuk yaparmış. Rize/Pazar’da iskele sığ olduğu için vapur yanaşamazmış, önce iskeleden kayığa binilip ve vapura ulaşır, bir gün süren bir yolculukla Trabzon’a varılırmış.
Artık kaç sene sonra bilemem nihayet Pazar’da ortaokul açılınca annem gidip hem kendini hem de daha sonra hakim olan teyzelerimi okula yazdırmış. Hatta sanırım bu arada kendilerine birer de çakma nüfus kağıdı çıkarmış, nüfusta iki teyzemi ikiz yazdırmış. Bütün bu hikayeleri de daha detaylı anlatmayı düşündüğüm için şimdilik bu kadar değiniyorum.
Daha sonra bizim nesil çoğunlukla aynı Liseden mezun olduk. Ben okurken ilk sene Trabzon’da başka bir lise yoktu, çok ama çok kalabalık idik. Birinci sınıflar öğlenden sonra, ikinci ve üçüncü sınıflar öğlenden önce okula giderdik. Lise birinci sınıf, ilk okul üçüncü sınıftan sonra, ‘’öğlenci’’ okuduğum ikinci yılımdı. Okul hayatım boyunca günümün zaman denetimini en kolay yaptığım yıl o yıldı.
Lise’nin bahçesindeki manolya ağacı devasa boyutlara ulaşmıştı, çiçekleri açınca kokusu bahçe kapısına yaklaşırken bile duyulurdu. Manolya çiçek açtığında öğretmenlerimiz aklımızı derse verebilmemiz için pencereleri açtırmazlardı.
Benim zamanımda gencecik olan öğretmenlerimizden Ömer Eyüpoğlu daha sonra Lise’ye müdür oldu. Bu müdür sırasında Lise büyük bir tadilattan geçirilmeye başlandı. Arşivlerde buldukları belgelerden çok güzel bir Trabzon Lisesi kataloğu yaptılar, bana da bir ziyaretim sırasında hediye ettiler. Bütün tarihi hikayeleri o kitaptan öğrendim.
Son olarak 1924 senesinde Atatürk Trabzon Lisesini ziyaret edip, Lise’nin spor şeref defterine ‘’Bedeni idman fikri idmanla muvazi olmalıdır’’ cümlesini yazmış. Yani ‘’ Beden ve akıl eşit çalışmalıdır’’ diyor. Ne kadar haklı değil mi?
Hatırlasan Ayşe; o Manolya ağacı aynı zamanda Sığırcık kuşlarının barınağıydı. Baş döndürücü kokusu bir yana, kuşların çılgınca ötüşünden ötürü pencereleri kapatırdık.
Ayşe; o limonlar hakiki limonata yapımı (limon tuzu katılmadan) için çok ideal. Çünkü limonun kendinden çok, rendelenen kabuğudur Limonataya gerçek tadı veren kısmı. Manolya Pastanesinde sattığımız limonatanın yapılşından biliyorum. 5 Adet Limon’dan 15-20 bardak limonata yapılırdı. O nedenle Doğal Limonata için, kalın kabuklu limonları tercih ederdik.