Ben mecburi hizmete başladıktan birkaç ay sonra, Elazığ’a genç bir vali atandı. Eğer yanılmıyorsam, adamın ilk valilik göreviydi, daha önce Pazar’da kaymakamlık yapmıştı, dolayısı ile teyzem Mualla Telatar ile tanışıyorlardı.
Ben Elazığ’a gittiğimde tanıdığım hiç kimse yoktu, ama ayağımı sürtmüş olmalıyım. Benden birkaç ay sonra sınıf arkadaşım Hikmet Ceran geldi. Şimdi de ailemin tanıdığı vali geldi. Eh ballıyım.
Benim kaldığım Atmış Evler Sitesi, Vali Konağına komşu idi. Güya ev gezmesi bile yapacaktım, ama böyle şeyleri hiç sevmem, onları hiçbir zaman aramadım. Ancak Vali Bey’le tanıştım, çünkü geldikten bir ya da iki ay sonra Hastanemize ziyarete geldi.
Valinin ziyareti küçük Hastanemizde çok önemsendi. Resmen devlet merasimi düzenlendi. Vali ve yanındaki ekip hastaneye girdiklerinde, bütün hastane doktorları ve çalışanları da Başhekimin etrafında onları karşıladık.
Bu arada Vali Bey benimle çok ilgilendi, çevremdeki kalabalığa, ailemi övdü, beni evlerine davet etti. Elazığ’a gittiğim zaman giyimim, takılarım, saç rengim ve makyajımla uzaydan düşmüş gibi dikkat çekiyordum. Anlaşılan pek de güven yaratmamıştım. Valinin söylediklerinden bir kaç kişinin benimle ilgili ilk izlenimlerinde biraz yumuşama olduğunu hissetmiştim.
O zamanlar Tıp Fakültesi Hastanesi idik, ama eski bir doğum hastanesinden dönüştürülmüş, küçük ve imkanları son derece kısıtlı bir hastanede çalışıyorduk. Gene de Başhekim Vali’yi ne kadar gelişmiş bir hastane olduğumuza ikna etmeye çalışıyor. Hastanedeki bütün makineleri, bütün servisleri gezdiriyor. Başhekim de oldukça gösterişli konuşması olan, hani şu bir cümlede söylenecek lafı on dakikada söyleyen adamlardan biri. Dolayısı ile küçücük hastanenin gezmesi bana sorarsanız yarım saat bile tutmazdı, ama iki saati aşkın süre ile gezmeye devam ettiler.
Hastane benim servisimde bitiyordu. Artık gezilmedik sadece pediatri servisi kalmıştı. Vali ve çevresindekiler Başhekimimize artık katılmaları gereken bir toplantıları olduğunu söyleyerek izin istediler, belli ki gitmeye can atıyorlar. Ancak bizim Başhekimde her şeyi göstermeden onları gönderecek göz yok. Gerek beden dili ve gerekse de çetrefilli konuşması ile onları zorla benim servise soktu.
Başhekim önce her serviste önce kendisi uzun uzadıya bir şeyler söyleyip sonra da o servisin doktoruna söz veriyor ve bir de o doktor konuşuyor. Herkes de karşısındaki Validir, nasıl olsa anlar diye midir, nedendir bilinmez, Latince paralayıp duruyor. Dolayısı ile Vali saatlerdir çoğunu anlamadığı bir kakafoni dinliyor. Bezdi, resmen canından bezdi.
Benim servise gelindiğinde Valilik ekibindeki herkes birer bezginlik abidesine dönüşmüş görünüyorlardı. Ancak Başhekimimiz gene o dramatik vurguları, durakları, gösterişli kelimeleri ile uzun upuzun cümleler kuruyor, adeta bir tiyatro sahnesi sergiliyor. Anlatıyor anlatmasına da servisimde adam içine çıkartılabilecek, teknolojik sayılabilecek tek şey iki adet kuvöz, başka da hiçbir şey yok, sahra hastanesinden biraz daha halliceyiz.
Valinin yanındaki adamlardan bazıları artık geç kaldık biz gidelim diye izin istediler. Vali (geride kalırsam uzun kalmam gerekebilir düşüncesiyle) can havliyle kollarından tutup ‘’zaten gezi bitti birlikte gideriz’’ diyerek adamları göndermedi. O derece perişan haldeler.
Neyse Başhekim de insafa geldi, ‘’sizin de aceleniz var, ben sizi meşgul etmeyeyim’’ diyerek sözü bana verdi. Ben de onları kuvöz odasına soktum. Her iki kuvözde de bir kilonun altında birer bebek yatıyordu, birinin fototerapi aldığı için gözleri bağlı idi.
Bu mini minnacık bebekleri gören adamların birden bire şekilleri değişti. Heyecanlandılar. Hangi bebeğe bakacaklarını şaşırdılar. Neden gözü bağlı, bunun kolunda serum mu var, kaç kilolar, bunların da damarı var mı? Gibi en garip soruları sordular.
Bu arada bebeklerden biri gösteri yapar gibi elini uzatıp, kafasındaki serumu çekiştirmesin mi? Hemen ellerimi yıkayıp kuvöze soktum, bebeği sakinleştirdim. O da elime sarılıp uyumaya devam etti.
O bezgin, ciddi suratlı, gitmek için acelesi olan bürokratların içlerinden hevesli, çocuksu, muzip, yerlerinde duramayan adamlar fışkırdı. Bir saatte yakın sevinç içinde bebekleri seyredip, zorla ve kahkahalar içinde servisten ayrıldılar