Dün yoga merkezinden arkadaşlar, Cansın’ların yazlık evinde buluştuk. Balık mangal, sohbetler, Gökhan’ın udu eşliğinde şarkılar, resmen Türk gecesi yaptık.
Bu arada Cansın’ın bazı arkadaşları da geldi. Gelenlerden biri benim en eski diabet hastalarımdan biri idi, şimdi kocaman adam olmuş, saçlarını filan eksiltmeye başlamış. Beni görünce ‘’Ayşenur hocam beni tanımazsa çok bozulurum’’ dedi. Ama nasıl tanımam, o benim ilk bebek diabetlilerimden biri idi. Doksanlı yıllarda Pediatrik Endokrin Derneğinin Türkiye’deki Tip 1 Diabet insidansını saptama çalışmasını yapmıştık. O çalışmada benim bildirdiğim hastalarda, 2 yaş altı bebeklerin bir hayli olduğu göze batmıştı. Daha sonra bütün Türkiye’de tip 1 diabetin bu kadar erken başladığı bir çok hasta oldu. Halbuki daha önceleri 5 yaş altında pek de fazla diabet vakası görmezdik.
İşte Türkiye’de Tip 1 Diabetin başlangıcının, artık bu kadar erken yaşlara kaydığını fark ettiğimiz ilk vakalardan biri de, dünkü yemekte karşılaştığım delikanlıydı. Oldukça asi bir diabetli olduğundan annesi omuzumda az ağlamamıştır. Daha sonra 18 yaşını doldurunca erişkin endokrine devretmiştik. İlk gördüğümde bezden yeni çıkmıştı, adamım, iş güç sahibi olmuş, takım elbiselerini çekmiş, karşımda oturuyor. Can çıkar huy çıkmazmış, masada onun yememesi gereken tek bir şey vardı, elbette sadece ondan yedi, diğer yiyeceklerin yüzüne bile bakmadı.
Dün masada, yoga merkezine devam eden, Tıp Fakültesinden öğrencilerimden biri olan Özge de vardı. Önümüzdeki hafta diploma töreninde diplomasını benim vermemi istedi, çok onurlandım. Yıllardan beri diploma törenlerine katılmayan, hatta kendi diploma törenini bile ıska geçmiş biri olarak, sırf Özge’ye diploma vermek için törene gideceğim.
Bir de çocukların Faroz’lu bir diş hekimi arkadaşları gelmişti. Benim adımı duyunca çok etkilendi, hakkımda çok olumlu şeyler duymuş olduğunu söyledi.
Hastalarım büyümüş adam olmuş, eski öğrencilerim beni unutmamış, halk arasında pek de fena olmayan bir nam kazanmışım, daha ne olsun? Bu üç olayı bir araya getirince, ne kadar yorgun düşmüş olsam da, KTÜ’de çeyrek asrı boşa harcamamış olduğumu anlıyorum.