Su, benim bildiğim en temel, en başarılı tedavi yöntemlerinden biridir. Bu sadece benim fikrim değil, Anadolu’da ister Selçuklu ister Osmanlı, hangi sağlık hizmeti veren bir külliye gezseniz, mutlaka özellikle de akıl hastalıklarının tedavisinde suyun yoğun bir şekilde kullanıldığını görürüz.
GÖĞE BAKAN KOCAKARI AĞUSTOS 2016
Ağustos ayı Hicri takvime göre Şevval ayının 28’inci, Rumi takvime göre Temmuz ayının 19’uncu günü ile başlıyor. Dört Ağustos’ta Hicri takvime göre Zilkade ayı başlarken 14 Ağustos’da da Rumi takvime göre Ağustos ayı başlıyor.
Ağustos adı Roma İmparatoru Octavius’un ünvanından gelir, Octzvius bu İskenderiye’yi feth edince bu ayın ismi Ağustos olarak değiştirilmiştir. Ayrıca Julius Sezar’ın ayı olan Temmuz (July) ayından daha kısa olmasın düşüncesi ile bu ay da 31 gün olarak belirlenmiştir (Normalde şu anda da bir versiyonunu kullandığımız Sezar takvimine göre aylar 30 ve 31 gün olarak peş peşe gelir. Sadece Temmuz ve Ağustos ayları peş peşe 31 gündür).
Ağustos ayının ilk 8-10 günü yılın en sıcak günleri anlamına gelen ‘’eyyam-ı bahur’’ günleridir. Bu günlerde güneşlenirken çok dikkat etmek, özellikle de öğlen saatlerinde güneşlenmemek lazımdır. Eskiler ciltteki güneş lekelerinin en çok bu günlerde oluştuğunu iddia ederler.
Bu ay ayın balsamik fazı Temmuz ayının son günlerinde meydana geliyor. Yeni ay ise Ağustos’un 2’sinde ve Aslan burcunda geçekleşecek.
Yeniay koç burcundaki Uranüs ile kare, yay burcundaki Satürn ve Mars ile üçken yapıyor. Toplumsal olayların duygusal dünyamızda sert etkiler yapacağı, felsefi ve dini konuların, duygularımız üzerinde etkile olacağı zamanlar.
Dolunay ise ayın 18’inde ve kova burcunda gerçekleşecek. Bu dönemde toplumsal düzeyde özellikle aşırı titizlik göstermek gerek, Merkür, Venüs ve Jüpiter başak burcunda olacaklar, Pluton ise oğlak burcunda. Bu da iş hayatında ve toplumsal hayatta sert rüzgarlar esebileceğini ya da köklü değişimler olabileceğini, bireysel olarak titizilikle kuralları uygulamak gerektiğini düşündürüyor.
BİRKAÇ KIRMIZI ŞERBET ÖRNEĞİ, TÜRK MUTFAĞININ GELENEKSEL TARİFLERİNE KÜÇÜK DOKUNUŞLAR
Hazır alınan asitli içecekleri tüketmeye mahkum değiliz, bizim mutfağımızda ayrandan şıraya, limonatadan pancar suyuna, bir sürü özgün içecek çeşidi var. Son zamanlarda unutulmaya yüz tutan bu otantik içeceklerimizin biri de şerbet.
Şerbet kabaca meyve içerikli tatlı bir içecek diye tanımlanabilir ve çeşitlerini saymakla bitmez. Bir çok meyveden, çiçekten şerbet yapılabilir, istenilen baharatlar eklenebilir. İçine şeker yerine bal katılabilir ki, asıl otantik şekli ballı olan şeklidir. Yani isteyen istediği şekilde şerbet yapabilir.
AYŞENUR’DAN PATLICANLI, NOHUTLU TORTİLLA BÖREĞİ; VEGANLAR İÇİN GÜZEL BİR TARİF
Son zamanlarda epeyce yemek programı izliyorum, o nedenle tortilla böreği dedim, yoksa pek ala bildiğiniz atadan deden kalma usul yufka ile de yapılabilir.
Önce patlıcanlar közlenir ve kabukları çıkartılır ( isteyen bunu da hazır alabilir elbette). Yemeklik doğranmış soğanlar biraz sıvı yağda yumuşayana kadar sotelenir. Tuz, isteğe göre karabiber ve acı pul biber eklenir. Zahter de çok yakışıyor.
Bundan sonra tavaya közlenmiş patlıcanlar ve haşlanmış nohutlar katılır. Suyunu çekine kadar pişirilir, bu arada nohutlar da kaşıkla bir miktar ezilse iyi olur.
Tortillalar ya da yufkalar zeytinyağı ile karıştırılmış tahin ile ıslatılır. Hazırlanan iç malzemeler tortillalara koyularak dürüm şeklinde katlanır. Üzerlerine biraz daha tahinli yağdan sürülür, en üste susam dökülerek börekler fırına verilir. Üzerleri kızarana kadar pişirilir.
Çok lezzetli bir börek olan ve tamamen Orta Doğu malzemeleri ile yapılan, bu böreğe biraz da Asya esintisi vermek isterseniz zeytinyağı yenine susam yağı, zahter yerine köri kullanabilirsiniz.
Çok güzel bir börek oluyor, özellikle de vejetaryen ya da vegan beslenmeyi seçenler için çok kolay bulunacak malzemelerle çok besleyici bir börek.
BU DA BİR RİZE KLASİĞİ, KEL SİMİT
Rize simidi çok ilginçtir, üzerinde susam filan olmaz, bu nedenle susamlı simide alışmış gözlerimize kel gibi görünür. Bu çeşit simit muhtemelen pastacılıkları ile ünlü Hemşinlilerin uyguladıkları bir usuldür. Simit tezi iken çıtır çıtır olur, ertesi gün ise diş kıracak kadar sert olur. Ama biraz ısıtılınca yine taptaze bir hale gelir.
Bu sabah simit almak için gittiğimiz fırında simitlerin fırından çıkmalarını bekledik.
Simitler fırına büyük tepsilerde getiriliyor. Bu halkalar sanırım tuzlu bir suda haşlanıp hemen ardından pekmez katılmış bir başka suya batırılıyor. Bundan sonra çıkartılıp, birkaç dakika bekletilip fırına atılıyor.
Sonra da çıtır çıtır kel simitler ortaya çıkıyor.
FASULYE TAVA VE ÇEŞİTLEMELERİ, BİR TRABZON KLASİĞİ
Karadeniz mutfağında en sık kullanılan sebzelerden biri tartışmasız fasulyedir. Karadeniz kadınının öyle uzun uzadıya mutfakta uğraşacak zamanı da olmaz, hızlıca sofraya lezzetli bir şeyler koyması gerekir. Trabzon’da sıkça yapılan ve kahvaltıda bile yenilen fasulye tava ve çeşitlemeleri benim en çok sevdiğim sebze hazırlama şekillerinden birisidir.