Benim annemin babası Cevdet Efendi bildiğim kadarı ile zamanına göre iyi tahsilli (şimdiki lise muadili olan bir okuldan pek iyi dereceyle mezun olmuş) ve yıllarca memuriyet yapmış bir adamdı. Ancak benim çocukluğumda çoktan emekli olmuştu, dolayısı ile onu hep evdeki hali ile hatırlıyorum. Her gün yelekli takım elbisesini giyer, kravatını takar, evde bile öyle resmi otururdu.
Belinde herhangi bir sakatlık olmamasına karşılık yaz kış her sabah büyük bir özenle beline en az 3 metre uzunluğunda 10-15 santim eninde, beyaz renkli, yün bir kuşak sarardı. Bu kuşağı o kadar usturuplu sarardı ki, dışarıdan hiç belli olmazdı.
Onu düşününce gözümün önüne derhal yelek cebinden çıkarıp baktığı köstekli saati ve kulaklığı da geliyor.