Bir başka kendimce geliştirdiğim muayene yöntemi de çocukların ‘’ağlaması sesinin tonu’’ ile ilgilidir. Benim kulaklarım hiç de iyi değildir, mesela bir şarkı dinlerken asla notaları anlayamam, kalpte birinci derece üfürümleri duyamam. Ancak çocukların ağlama seslerinde, benim düşük kapasiteli kulaklarımla bile çok net olarak seçilebilen farklılıklar vardır.
Korktuğu için ağlayan çocuğun ağlama sesi, isteğinin yapılması için ‘’tutturan’’ çocuğun ağlama sesinden farklıdır. Çocuğun ağlama sesinden ağrısının sabit ve küt bir ağrı mı yoksa delici, batıcı bir sancı mı kolayca ayırt edilebilir. Hani annelerin pek çoğu bebeklerinin acıktığı için mi, uykusu geldiği için mi, yoksa altını ıslattığı için mi ağladığını anlar ya. Aynen öyle işte.
Benim kendi gözlemlerime göre; iki tip ağlama sesi açıkça acil olduğunu haykırır. Bunlardan biri kafa içi basınç artışı olan çocukların ağlamasıdır. Asistanlığımda, bu ağlama sesini, ağır zihinsel özürleri olan çocukların ağlama sesi ile karıştırabiliyordum. Sonradan akut kafa içi basıncı artışı sesini iyice ayırt ettim.
Yıllar önce bir vizitte, menenjitli bir bebeğin ağlama sesinden çok rahatsız olmuş ve ‘’bu çocukta kesin serebral ampiyem gelişti’’ diyerek viziti bölerek çocuğu hemen beyin tomografisine göndermiştim. Bu olayı çok net hatırlıyorum, çünkü asistanlarıma ‘’bu sesten neden siz rahatsız olmadınız’’ diye çok kızmıştım. Bu çocukta düşündüğüm gibi serebral ampiyem değil, kafa içinde yüksek tansiyonlu, dev bir kist çıkmıştı. O vizitteki kıdemli asistanım da bundan sonra ‘’hocam artık bu sesi hiç unutmam’’ demişti.
İkinci acil ağlama sesi de, solunum sıkıntısı olan, oksijen açlığı çeken çocukların ağlama sesidir. Bütün bu ağlama sesleri içinde en korkuncu oksijen açlığı çeken çocuk cırıltısıdır, resmen iç kulaklarınızın dişleri varmış da, bu dişlere bir metal sürtünüyormuş gibi hissedersiniz.
Yani ‘’ağlama sesi tonları’’ da benim için çok değerli bir belirteçtir. Bu bilgiyi bir çok çocuk doktoru arkadaşımın bildiğinden ve bilinçli yada bilinçsiz bir şekilde tıbbi pratiğinde kullandığından çok eminim. Siz de ağlama seslerinin tonlarına dikkat ederseniz muhtemelen birkaç ay içinde ne demek istediğime çok net fark edersiniz.
Bir başka gözlemi daha söylemem lazım, çocuğun ruhsal ve zihinsel gelişimini, fiziksel gelişimine ve boyuna göre değerlendirme eğilimi vardır, bir hekim olarak bundan kaçınmak gerekir.
Ne demek istediğimi bir örnekle açıklayayım. Yıllar önce, henüz departmanları ayırmadığımız bir dönemde, bir asistanım bana kısa boylu bir çocuk danıştı. İlginç bir vaka idi çünkü çocuğun bir de ikizi vardı ve hasta çocuk diğerinden 20 santim daha kısa idi. Aklıma doğal olarak hemen ikizlerden birinin hipotiroidi olabileceği geldi. Asistanım bu fikrime hemen itiraz etti, çünkü çocukların dedesi gibi o da kısa boylu olan çocuğun diğerinden daha zeki olduğunu düşünüyordu. Aslında boy kısalığı dışında çocukta başka bir hipotiroidi belirtisi de yoktu. Ama çocukları konuşturduğum zaman uzun boylu çocuk, yaşına uygun olarak 8-10 kelimelik cümleler kurarken, kısa boylu olan sadece 2-3 kelimelik cümleler kurabiliyordu. Ancak herkes çocuğu yaşına değil de boyuna göre değerlendirdikleri için kısa boylu çocuğun daha zeki olduğunu düşünmüştü.
Bir çok arkadaşım uzun boylu küçük çocuklarının da tam tersi bir durumla karşılaştığını ve ana okulundaki çocuğunun ‘’koca kız/adam olmuşsun, hala çocuk gibi davranıyorsun ’’ diye azarlandığını söylemiştir.
Bir çocukla iletişim kurarken onun yaşını ve zekasını dikkate almak lazımdır, boyunu posunu değil.
Başka ufak ama önemli bir tiyo daha vereyim. Aşırı gaz sancısı olan bir bebeğin önce annesini tedavi etmeye çalışın. Annesinde bir enfeksiyon odağı arayıp, varsa tedavi edin. Tecrübelerime dayanarak söylüyorum en sık idrar yollarında, diş etlerinde enfeksiyon oluyor, ya da diş çürüğü buluyorsunuz. Ne tuhaftır ki pek çok aile, hatta diş hekimi anne emzikli olduğu için diş tedavisine sıcak bakmıyor. Oysa tam da emzikli olduğu için anneyi enfeksiyondan kurtarmak lazım. İnanın annenin aşırı derecede çürük bir dişini çektirdikten tam da barsak epitelinin kendini yenileme süresi olan 5 gün sonunda bebek ağrıdan kurtuluyor. Buradaki teorim muhtemelen anne sütünden bebeğe aşırı derecede sitokinlerin geçtiği ve bunun ağrıya sebep olduğu yünündedir.
Hatta kakasında aylardır hem kan hem de redüktan madde pozitif olan bir bebeğin, bütün tahlilleri Ankara’da sınıf arkadaşım olan bir pediatrist tarafından yapılmış ve hiçbir şey bulunamamıştı. Annesinin dişlerine bakınca berbat derecede çürük, sadece kökleri kalmış bir azı dişi gördüm, hemen dişini tedavi ettirmesini söyledim. Hemen diş hekimine git ve ne yaptığını bana telefonla söyle dedim. Kadın bir saat geçmeden dişimi çektirdim diye telefon etti. Ben de tam o saate 5 gün sonrasına bebek için randevu verdim. Bir saat kadar önce gelmiş, kapıdan girerken umutsuzluk içinde bebeğin kakasında hiçbir değişiklik yok demişti. Benim biraz işim vardı, beklemek zorunda kaldılar. Tam da o sırada bebek yeni bir kaka yaptı. İnanın anne elinde kakalı bezle, ağlayarak yanıma geldi ve benim bebeğim ilk defa böyle normal bir kaka yaptı diye sevincini belli etti.
Eğer bebeği aşırı gazlı olan bir annede enfeksiyon bulamadıysanız, bu kez de annenin barsaklarında gaz yapacak durumları ekarte edin. Bir çok anne laktoz intoleransı olduğu halde emzirdiği için zorla süt içer, bu da hem anneye hem de bebeğe gaz yapıyor. Annenin laktoz intoleransını tedavi edince işler düzeliyor.
Bazen de anneye nane, anason gibi bitkisel çaylar vermek işe yarıyor.
Bazı bebeğin gaz sancısına da hiçbir şey para etmez, o zaman da aileye merak edecek bir şey yok, akciğerlerinin kan basıncı düşüyor diyerek ağlama sesini kabullenmelerini sağlamak lazım. Çünkü aile çocukta ters bir şey olduğunu düşünmedikçe ağlama sesinden paniklemez ve o kadar da problem etmemeye başlar.
Gerçekten de anne karnında küçük dolaşım (akciğerlerdeki kan dolaşımı) ile büyük dolaşım (bedenin geri kalan yerlerindeki kan dolaşımı) arasında bir basınç farkı yoktur. Doğduktan sonra birkaç haftada hatta 3 ay civarında küçük dolaşım basıncı normale, yani erişkin hayattaki haline iner.
Ağlamadan bebek büyür mü? Bırakın biraz da ağlasın.
Anneyi bebeğin her ağladığında onu susturma gayretine girmektense, ağlama sesine dikkat edip neden ağladığını anlamaya yönlendirmek lazım.