Her şey planlama meselesi.
Önce bir ana plan oluşturmak, sonra her an değişebilen her türlü duruma hazırlıklı olmak ve ana planı bozmadan uygulanabilecek mini planları da geliştirmek lazım.
Her aşamada gereken insan gücünü ve lojistik desteği de alternatifleri ile birlikte sağlamak ve en önemlisi de zaman yönetimi yapmak lazım.
Ne yaptığımı sorarsanız savaş planları yapmıyorum elbette, sadece emekli olup bir başka şehre taşındım.
Şimdi Çanakkale’de bir köydeyim.
Aslında yıllardır taşınıyorum.
Önce erkence emekli olmaya karar verdim. Bu kararım her nedense pek çok kişiye pek de inandırıcı gelmedi, emekli olmak istediğimi söylediğim herkes, özelde çalışmaya devam edeceğimi düşündü, hatta birkaç kişi bana iş bile buldu.
Çok uzun yıllar boyunca aynı bölgede çalışmış bir hekim olarak, gerçekten ‘’tekaüt’’ olmak istiyorsam, insanların benimle sokakta, sinemada, spor salonunda, alış veriş merkezinde karşılaştıklarında karşılarında ‘’bir doktor’’ görmedikleri yeni bir yerde yaşamam gerektiğini net bir biçimde anladım.
Mutlaka toprakla haşır neşir, ama şehir kaçkını da olmayan bir hayat yaşamak istedim.
Bundan sonra, hala göreve devam ederken, bir iki yıl kadar, aklımdaki şehir ve kasabaları gezerek, her birinde birkaç gün kaldım. Bu gezilere tek başıma çıktım. Sabah güneş doğarken uyanıp sessizce dünyayı dinledim. Akşamları gayesizce sokaklarda gezdim. Simitçiyle, bakkalla, esnafla, sokaktan geçen insanla konuştum. Gökyüzünü, sokakları, ağaçları, toprağı seyrettim. Orada iken başımdan geçen olayları, tanıştığım insanları zihnimde kayıt altına aldım.
Sonra da, tek başıma uygun bir yerde oturup, o şehrin, o kasabanın üzerimde oluşturduğu ilk izlenimleri, bende yarattıkları ruh halini tarafsızca izledim.
Bazen ben kendimi o yere uygun bulamadım, bazen de o yer beni kendine uygun bulmadı. Yani bir yerden kendi isteğimle uzaklaşırken, bir başka yer beni kendinden zorla uzaklaştırdı.
Sonra Çanakkale bütün isteklerime uygun göründü. Çanakkale’li bir arkadaşım bana kendi emlakçısını önerdi. Adamcağız, günlerce bana Çanakkale’nin, İstanbul sosyetesinin gözdesi olan yerlerini, villa sitelerini tek tek gösterdi. Hayır, onu istemem, bunu istemem diyerek adamı canından bezdirdim.
Sonunda canımın istediği gibi, hem ıssız hem de ıslı diye tarif ettiğim bir yer buldum. Evin planını mimar olan ablam çizdi. Öteki ablam da müteahhidi ayarladı. Böylece yavaş yavaş evi yaptırdık. Şartlarımız uygun olduğu zaman da taşındık.
Ben hemen hemen iki yıldır emekliyim, tek başıma Trabzon’da yaşıyordum.
Her iki ablam da Rize, Pazar’da yaşıyor ve yaşlı teyzemize bakıyorlardı. Teyzemiz bu yılın ocak ayında vefat edince, ev de hemen hemen tamamlanmış olduğu için, referandumdan sonra göç etmeye karar verdik.
Her iki evin de toplanması, eşyaların ve arabalarımızın taşınması, yeni evin yerleştirilmesi için ince ayarlı bir planlama gerekti. Çok şükür şimdi yeni evdeyiz. Bu ilk haftada inanılmaz yorulduk, ama köyümüzü ve manzaramızı çok sevdik.
Bu yazı bahçeyi ıslah etmekle geçireceğim.
Tam da düşündüğüm gibi bir yer, on dakikada şehrin merkezine inebiliyoruz, şehir kaçkını olmadık yani. Ama üç gecedir kuş sesleri ile uyandığımız bir köyde yatıyoruz, şehirden de kaçtık yani.
Selam. Sevgili Ayşenur Ökten
Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa bu Ayşe Ökten bizim lise sınıf arkadaşımız Ayşe. Ders notları hep iyi olan ve bunu nasıl başardığını merak edenlerdendim ben(altta kıskançlık yoktu sadece hayranlık vardı).
Tabi kim bu adam önce zihinde sonra da dile gelmiştir muhakkak))) Ben Nevzat Öztürk. İsmet Keskin ile arka sıralarda otururduk..))
Fakat geçmişe gitmen için size yardımcı olmaya çalışayım da sanırım Bizim Ayşe olayı çözmüştür yazının devamını okuyana kadar.)))) İnanır mısınız beni o yıllara hızla taşıdınız “bakın neler buldum” Facebook sayfanızdaki o yıllara ait yayınladığınız siyah beyaz resimleriniz ile geçmişi eşleştirme fırsatı buldum. Siyah beyaz resimleriniz harika ,zamana yolculuk yaptıracak cinsten.. Bu arada ben o yıllara ait resimlerinizi görünce bir şeyler yazmaktan kendimi alamadım. Fakat anlatılamayacak duygular heyecanlar yaşadım. Dolayısıyla bu bir kazanımdı ve bu duygusal yoğunluğu bana kazandıran lise arkadaşıma yazmak istedim ve bu zamansal anı yoğunluğunu bana yaşatan liseli arkadaşımla duygularımı paylaşmak istedim.. Sizi Dr. Muzaffer Akyazıcı’nın(benim üniversite arkadaşım) Facebook taramalarım sırasında arkadaş listesindeki eski aynı sınıfı paylaştığımız anılarımızdaki siyah beyaz resimlerinden tanıdım eğer hala yanılmıyorsam. Bu arada ismini tarattım ve tarihi seyrinle karşılaştım, kalanı yazdıklarından öğrendim. Yazılarını okuyunca Bizim Ayşe’nin sadece dış görünüşü değişmiş herkes gibi fakat iç dünyası aynen kalmış.Ayrıca “ARTIK ÇANAKKALE’YE TAŞINDIM, YENİ BİR HAYATA BAŞLADIM DİYEMEM SADECE YENİ BİR ŞEHRE TAŞINDIM” başlığın harika.Realist ve olayları olduğu gibi okuyan,abartısız bakış açısını koruyan Liseli Ayşenur. Bu arada Kendine iyi bak sevgili Ayşe, iyi ol iyi kal. Bu ara sizin facebook adresinize bendeki “bakın neler buldum” sınıf resmini gönderdim. Oradan kayıp zaman ile danışabilirsin.