Bu sene leyleği havada gördüm, ama sanırım biraz alçaktan uçuyordu ki, normalde yaptığım gibi uzaklarda değil, hep yakın yerlerde geziyorum.
Bu hafta sonu da Kaz Dağlarında bir nefes eğitimi kampındaydım. Üç gün boyunca telefondan, internetten ve hayvansal gıdalardan uzak, doğanın içinde yaşadık. Sadece bu bile başlı başına ciddi bir nefes çalışması. Yaptığımız dersler ise bundan sonraki yoga deneyimlerim için yeni bir bakış açısı getirecek kadar güçlü idi.
Daha önce çeşitli sebeplerle yaptığım nefes çalışmalarının neredeyse hepsinin mantığını ve etki mekanizmalarını öğrendim.
Nefes, her canlının yaşaması için bu denli temel bir şey olduğu halde hakkında bu kadar az şey bilmek gerçekten şaşırtıcı. Daha da şaşırtıcı olan modern tıbbın, patolojik nefes için bir çok tanı ve tedavi yöntemleri sunmuş olmasına karşılık, doğal nefesi son derece mekanik tanımlamış olması. Buna karşılık hemen her türlü felsefi akımın nefese bir sürü anlam yüklemiş ve neredeyse yaşamla eşdeğer tutmuş olması.
Mesela Sufizimde insanların ömürlük nefes sayılarının belli olduğunu ve bu sayıyı tamamladıklarında öldüklerine inanılır. Belki de bu nedenle batılı kaynaklar sufilerin nefes veriş süresini uzatarak, dakikadaki nefes sayısını azalttıkları ve böylece ömürlerini uzattıklarını yazar, oysa bunun çok daha derin bir nedeni varmış, asıl amaç ömür uzatmak değil, dingin yaşamakmış.
Yoga öğretisinde ise nefes Prana denilen yaşam enerjisini beden içine almak demektir.
Bir de herkesin bildiklerini eklersek, nefes alarak, havadaki oksijeni bedenimize alırız. Akciğerdeki kılcal damarlardaki alyuvarlar bu oksijeni alır, vücutta dolaşırken topladıkları karbondioksiti bırakırlar. Nefes verişle bedenimizden dışarıya karbondioksit verilir. Bu kural; ta ilk okulda öğrendiğimiz fizyolojik bir gerçektir. Nefes almazsak hayatta kalamayız.
Yine ilk okulda öğrendiğimiz başka bir gerçek de bitkilerin havadaki karbondioksidi alıp, fotosentez yolu ile oksijen elde etmeleridir. Bu oksijen bitkilerden havaya salınır. Fotosentez de bitkilerin solunumudur, onlar da fotosentez yapmadan hayatta kalamazlar.
Yani hayvanlar (bu arada bizler de tabii) solunumla havadan oksijen alır, karbondioksit salarız, bitkiler ise karbondioksit alır ve oksijen salarlar.
Bu kadar basit gerçekleri bir araya getirdiğimizde bile ne kadar büyük bir döngü içerisinde nefes alındığını fark ediyoruz. Yani ister prana deyin, ister ki enerjisi deyin aslında her nefesle can alır, can veririz.
Yani her soluk; can almak ve can vermektir.
Kısaca iki kural vermek istiyorum.
İlk kural günde birkaç kez, birkaç soluk süresince, dikkatinizi nefesinize yönlendirin. Havanın burun deliklerinizden girip, bedeninizde izlediği yolu takip edin. Her nefesle beden hareketlerinizin nasıl değiştiğini gözlemleyin. Sadece dikkati nefesinize odaklamak bile büyük bir dinginlik ve beden farkındalığı yaratabilir.
İkinci kural ise, eğer canlanmaya ihtiyacınız varsa, birkaç nefes, soluk almanızı uzatın ve derinleştirin. Eğer sakinleşmeye ihtiyacınız varsa nefes vermenizi uzatın ve derinleştirin.
Bunları yaparken asla kendinizi zorlayarak değil, sadece dikkatinizi nefese yönlendirerek yapın.
Düzenli yapılan bu kadar basit nefes egzersizleri bile hayatınızda önemli farklılıklar yaratacaktır.
Eğer daha kapsamlı bir nefes eğitimi almak niyetiniz gelişirse lütfen iyi bir hocadan eğitim alın.
Bize bu bilgileri aktaran değerli hocamız Banu Çadırcı’ya teşekkürler.