Ay ve güneş tutulmaları hemen herkesin içinde ihtişam ve korku duyguları yaratan doğa olaylarıdır. Tutulmanın kendisi bile yeterince korku vericiyken, 1999 yılındaki büyük Marmara depremi, Türkiye’den çok iyi izlenen bir güneş tutulmasını takip eden günlerde meydana gelmişti.
Geçtiğimiz hafta, yine Türkiye’den çok iyi izlenen kanlı ay tutulması gerçekleşti. Şimdi tabi ister istemez insanın aklına yine doğal felaketler geliyor, ama elbette bu düşünce, kimseyi bu muhteşem doğa olayını izlemekten alıkoyamadı.
Çocukken birkaç kez, röntgen filmlerinden yapılma gözlükler ardından güneş tutulması izlediğimi hatırlıyorum, ama güneş tutulmasını en güzel izlediğim zaman 1999 Ağustos tutulmasıydı.
O zamanki güneş tutulmasının Türkiye üzerinde ne güzel görüneceği noktalardan biri de Amasya idi. Ben hiç üşenmeden arabaya atlayıp, Trabzon’dan Amasya’ya gitmiş ve tutulmayı, Viyana Flarmoni orkestrasının konseri eşliğinde izlemiştim. Tam tutulma anının öncesinde ve sonrasında çok ilginç manzaralar meydana geliyor, güneşin tam tepede iken giderek küçülmesi, sonra aniden ortadan silinip, tekrar bir ucundan görünmeye başlaması gerçekten olağanüstü. Güneşin tamamen karanlıkta kaldığı süre oldukça ise oldukça kısa idi, ama gerçekten bütün dünya karanlığa gömülmüş ve hava aniden birkaç derece soğumuştu.
O gün bütün o yolculuk yorgunluğuna değdiğini düşünmüştüm. Çok kısa bir süre sonra büyük deprem olunca da, herkes gibi ben de, beynimde olmasa da gönlümde iki olay arasında bir sebep sonuç ilişkisi kurmuştum.
Geçen yıl yengemizin kırk duasını yapmak üzere Çanakkale’den Rize’ye gittiğimiz gün yine bir ay tutulması vardı. O günkü tutulma parçalı ay tutulmasıydı. Biz Ordu’dan çıkarken hava kararmıştı ve ta Trabzon’a gidene kadar arabanın, yolun kenarındaki dağların ve bulutların izin verdiği ölçüde bu tutulmayı, dünyanın ay üzerindeki gölgesinin giderek büyümesini adım adım izlemiş, oldukça heyecanlanmıştık.
Bu hafta meydana gelecek olan tam ay tutulmasının, yüzyılın en uzun süreli ay tutulması olacağını ve Türkiye’nin her yerinden rahatça izleneceğini öğrenince, artık evde oturup rahatça izleyelim diye düşündük.
Tabii bu köyde de ışık var, ama şehirlere göre son derece az. Bu nedenle gök yüzü zaten çok güzel.
Ay döngülerini daha önce bilinçli bir şekilde takip etmeye çalışırdım. Telefonuma en azında dolunay ve yeniay günlerini işaretlerdim. Çünkü ben bu konuda oldukça hassas bir yapıya sahibim. Mesela, eskiden bir türlü anlam veremediğim için çok canımı sıkan uykusuz gecelerimin dolunay günlerine denk geldiğini keşfettim. Mesela yeniay günlerinde de risk almak için oldukça istekli olduğumu fark ettim.
Ay döngülerini takip etmek, en azından uykusuz gecelerimi açıkladı, uyumak için savaş vermekten vaz geçtim. Yeniay günlerinde de düşüncelerimi dizginlemeye çalıştım. Yani bu kadarcık bir farkındalık bile bayağı işime yaradı. Şimdi köyde yaşarken istesem de istemesem de ay döngülerinin farkındayım, artık telefona kaydetmekten vaz geçtim. Dolunaylarda inanılmaz aydınlık, yeniaylarda ise inanılmaz karanlık, dolayısıyla bol yıldızlı geceler oluyor.
Çocukluğumdan sonra saman yolunu sadece, birkaç kamplı dağ gezisinde görebilmiştim. Köyde ise her yeniayda, karanlık gökyüzü bizi muhteşem takımyıldızlar ve samanyolu manzarası ile ödüllendiriyor. Özellikle de yeniay zamanları gökyüzü gözlemek için çok güzel oluyor.
Madem ki gök yüzünü locadan gözlemleyeceğiz, biraz da konforlu olsun diye düşünüyorduk. Bu ay tutulması vesile oldu. Sermin iki tane şişme yatak aldı. Ben her ihtimale karşı dürbünlerimi çıkardım. Ay iyice karanlığa girince, olur da ayağa kalkmak gerekir, düşüp kafa göz yarmayalım diye bahçede yakılabilecek mumlukları ortaya çıkardık. Bir de arkadaşım Semra Haver’i çağırdım. Bütün tutulmayı gerçekten de locadan izledik.
Bu seferki ay tutulmasının en önemli özelliklerinden biri de Mars’ın aya çok yakın durması ve tam tutulmanın olduğu dönemde oldukça net olarak görünmesiydi.
Benim cep telefonumda bir skymap programı var. Telefonu herhangi bir gök cismine doğru tuttuğun zaman, bu müzevir program hemen cismin adını yazıyor. Zaten takım yıldızların bariz olanlarını iyi tanırım, biraz gayret edersem, bu program sayesinde tanımadıklarımı da tanır hale geleceğim. Ay tutulmasının olduğu gece telefonumla sadece Marsı değil, Venüs, Merkür, Jüpiter gibi birkaç gezegeni de yakaladım.
Her şey gerçekten çok görkemliydi.
Biraz da astroloji ile ilgili olduğum için bu Marsiyen tutulma, hele de Uranüs, Boğa burcunda olduğu için depremler, yanardağ püskürmeleri, seller gibi felaketler konusunda beni oldukça korkutuyor. Umarım ülkemizde olmazlar. Ama elbette doğal olaylardan kaçış ummakla mümkün değil.
Karadeniz’den geldim. Orası sellerin oldukça sık yaşandığı bir bölgedir. Yapıların dere yataklarını tıkayacak, yolların suların denize akmasını önleyecek şekilde yapılmasının zararlarına bizzat şahidim. Şimdi Çanakkale’deyim. Malum burası da deprem bölgesi, depremi engellemek elimizde olmadığına göre, bizler ancak depreme dayanıklı binalar yaparak hazır olabiliriz.
Ne gariptir ki etrafımdaki bir çok insan, evrenin sadece insan ırkının varlığı için var olduğunu düşünüyor. Oysa sadece bir ay tutulmasını izlemek, bu doğa olayını meydana getiren enerjileri düşünmek bile, insan olarak kibirlenmenin yersizliğini ne kadar güzel gösteriyor.
Zaten beni insanoğlunun bu yersiz, orantısız, mantık dışı kibri öldürecek!