Yanılmıyorsam doksanlı yılların sonuydu. Mevsim de kış olmalı, çünkü işten çıkmadan hava kararmıştı. Artık iş gününün sonuna gelmiştik. O akşamüzeri ben odamdan çıkıp, birkaç dakikalığına Yakup’un odasına gitmiştim. Oradayken nedense içimde odamın kapısını açık bıraktım, hırsız girecek diye gayet kuvvetli bir duygu oluştu.