Bu hafta kocakarı soğukları haftası, saatli maarif takvimi bu yıl da şaşmadı, bir önceki haftaya göre oldukça soğuk, rüzgarlı ve yağmurlu bir hava var.
Daha önce hiç bahçe yapmamıştım. Yavaş yavaş öğrenmeye başladım. Oysa bizim kızların her ikisi de bahçe yapma hakkında bir çok şey biliyorlar. Sermin yıllarca Çaykur’da çalıştı, Nermin ise yıllarca Rize/ Pazardaki evde bahçe/ bostan yaptı. Nermin bahçıvanlığa oldukça takıntılı bir şekilde heveslidir. İki yıl önce buraya taşındığımızda, bütün inşaat artıkları bahçenin içerisindeydi, üstelik yapılan inşaatlar nedeniyle arazinin topoğrafyası da bayağı bozulmuştu. Nermin araziye şöyle bir bakıp, bu bahçeyi adam etmek 2 yılı bulur, ondan sonra da ağaçlar büyür, eh işte 5 yıl içerisinde bahçe bir şeylere benzer demişti. Ben ise her zamanki acul iş bitirici halimle bahçenin adam olması için 6 aylık bir süre düşünmüştü.
Önce bahçenin çevresine tel çevrildi ve inşaat artıkları temizlendi. Daha sonra da bahçeye şekil verildi, bir sürü küçük duvar örüldü, merdivenler yapıldı, su tutan yerler düzleştirildi, yağmur suları için su olukları yapıldı. Bir sürü toprak getirtildi, boşluklara dolduruldu.
Bu düzenlemeler yapılırken mümkün olduğu kadar kullanılmış malzemeler yeniden kullanıldı.
Köyün çıkışında içince 8/ 10 zeytin ağacı olan bir arazi daha almıştık, o arazinin zeytinler dışında kalan kısmı ise oldukça taşlı bir yerdi. Burayı düzenlemek için kocaman bir araç geldi, toprağın üstteki bir metresini hallaç pamuğu gibi atarak toprağı ortaya çıkardı. Bu işlemden sonra o tarladan sanırım 7/8 traktör dolusu kireç taşı çıktı.
Evin etrafındaki bahçeyi düzenlerken işte buradan çıkan yerel kireç taşlarını kullandık. Hem taşa para vermemiş olduk hem de oldukça gösterişli oldular.
Bahçenin asıl problemi evin altında kalan kısmın oldukça eğimli olması idi. O kadar eğim var ki, araba yolunu zikzak çizecek şekilde yaptırmıştık, böylece arazinin yol dışında kalan kısmı daha da şekilsiz bir hale gelmişti.
Bahçenin en çok uğraştıran bölümleri de bu kısımlar oldu. Araba yolunu giriş kapısının yanında bir de yaya girişi var. Bu kapıdan girilince oldukça dik bir merdiven ve bu merdivenin yanında nasıl düzelteceğimize bir türlü karar veremediğimiz bir yamaç vardı. Bu yarma benim aşırı derecede sinirlerimi bozuyordu. Mutlaka bir şekilde çare bulunması gerekiyordu, çünkü aşırı bir yağmurda yıkılma tehlikesi taşıdığına inanıyordum.
Her nasıl bir çözüm yolu bulursak bulalım, Nermin bir türlü razı olmuyordu. Ben güzel bir taş duvarla kapatmak istiyordum ama Nermin’in aklı yatmıyordu. Çünkü ona göre bu yarmayı öyle bir kapatmalıydık ki, altındaki merdivene hiç yük bindirmemeliydi, duvar ise çok ağır olurdu ve zamanla merdiven üzerine yıkılırdı.
Sermin internetten bir sürü kafesli yamaç örtücüler buldu. Böylece hem yarmanın yıkılmasını önleyebilir hem de aralarına bitkiler dikebilirdik. Ancak bu tip malzemeleri bulamadık. İyi ki de bulamadık, çünkü dediğim alanda yabani çalılar ve dikenler bitiyordu, eminim ki bu tür bir malzemeyle örtsek sonunda o alan yeniden bu çalılarla kaplanacaktı.
Sonunda bir gün parlak bir fikirle Nermin’in yanına gittim merdivenle, yamaç arasını kullanılmış araba lastikleri ile doldurmayı teklif ettim. Bu fikir Nermin’in son derece aklına yattı, çünkü araba lastikleri hem yamacın ağırlığını merdivenin üzerinden alacaktı, hem de bir çeşit saksı vazifesi görecekti.
Fikir akla gelince hemen uygulamaya koyduk. Merdivenle yamaç arasında bir sıra araba lastiğinden koruma yaptık. Daha sonra da yamaca artık Nermin’in de itirazı olmayan duvarı ördürdük. Bununla da yetinmeyip bir de evin adının yazıldığı levha koydum. Çok şükür uzunca bir süre bir türlü ne yapacağımızı bilemediğimiz yamacı restore etmiş olduk. Önceden çok kötü görünen yamaç artık, değirmeni olmayan bir yel değirmeni gibi görünüyor.
Araba yolunun diğer tarafı, böyle dimdik bir yamaç olmasa da oldukça düzensiz eğimli araziydi. Bu kısımda önce eğimi düzene sokmak için eski tiyatrolara benzer şekilde iki duvar örüldü. Sonra Sermin internetten çok romantik bir merdiven buldu. Biz de bahçenin bu bölgesine, basamakları kalaslardan yapılmış, bir kenarı yerel taşlarla bezeli benzer bir merdiven yaptırdık. Daha sonra da bu merdivenlerin ulaştığı çınarın altını oturmaya uygun bir şekilde kayrak taşları ile döşettirdik. Burası benim zen bahçem olacak.
Sonunda bahçe gerçekten de şekle girmiş oldu.
Bütün bunlar yapılırken de boş durmamış, bahçenin etrafına tel çektirdiğimiz andan itibaren, ağaç dikmeye bostan yapmaya başlamıştık. Yıllarca boş duran ve inşaat artıkları ile iyice toprak vasfını kaybetmiş olan toprağı ıslah etmek için traktörler dolusu toprak ve hayvan gübresi döküldü. Zeytinlik için fazladan toprak getirtmek gerekmedi ama oraya da bol bol gübre döküldü. Artık her iki bölgenin de toprağı ilk geldiğimiz günlerde olduğu gibi çöl kumu gibi görünmüyor, güzel bir toprak halini aldı.
Bu sonbaharda (Nermin’in öngördüğünden 6 ay önce, benim ön gördüğümden bir yıl sonra) bahçenin nihayet inşaat işleri bitti. Yani bu mevsimde geniş ölçüde ağaç dikme zamanı geldi. Zeytinlikte epeyce fidan dikimi yaptık. Bu mevsim ayrıca ağaç budama ve zeytinleri ilaçlama zamanıydı.
Evin çevresinde de biraz dikim yaptık. Geçen gün nihayet, bahçenin az güneş alan bir bölümünü kokulu ot bahçesi ilan ettim ve çeşitli otlar diktim. Otlarımın can suyunu kocakarı soğukları verdi. Şimdi heyecanla ne olacağına bakacağım.
Bundan sonrası bostana hazırlık zamanı artık.
Ağaç dikme işini de neredeyse tamamladığımıza göre önümüzdeki yıllar artık bahçeyi daha da olgunlaştırmakla geçecek. İşler yolunda gitsin diye dua ediyorum.
Buraya taşınma sebebim bahçe idi. Emeklilik ve bahçe birbirine çok yakışıyor.