Daily Archives: 22 Kasım 2019

BANA HORMON YAZMIŞSIN

Bu günlerde ağzı olan konuşuyor.  Özellikle çıkartıldığını düşündüğüm ciddi bir aşı ve ilaç düşmanlığı var.

Bu düşmanlık önceleri, dünyaya kapalı, etkilenmeye açık, okuma yazma oranı düşük köylerde ya da iradesini toplu halde bir kişi ya da kişilere teslim etmeyi seçen guruplar arasında yaygındı. Belli bir kişiye bağlı olan izleyiciler, kendilerine bağlı bulundukları topluluğun kuralları dışına çıkma iradesi hakkı tanımadıkları için çocuklara aşı yapılmasın dendiyse aşı yaptırmazdılar.

Bu sonuca ulaşmak için bazen, devlet aşı yaptırıp çocuklarınızı kısır edecek denilirdi. Bazen de,  eğer çocuğun kaderinde hasta olmak varsa, olması gerekir, hasta olmasını engellemek Allah’ın iradesine karşı gelmektir denirdi. Eğer bu dünyada acı çekersen bir takım günahların bedeli bu dünyada ödenmiş olursun, öte dünyada ödenecek daha az günah kalır  anlamına gelen bir takım hurafeler kullanılırdı.

Fakat son yıllarda bir yandan alternatif her derde deva bitkisel ilaçlar, hacamatçılar, sülükçüler, cin def edicilerin sayısı pıtrak gibi patlatıldı. Bu konuda ciddi bir piyasa yaratıldı. Buna paralel olarak, newage modasına dahil olmak üzere daha okumuş yazmış, eli para tutmuş kesim arasında da ciddi bir aşı ve ilaç karşıtlığı meydana çıkmaya başladı.

Bu kesim aşıların okudukları ya da duydukları bir şeye inanıp aşıların bazı komplikasyonlarını gözlerinde büyüttükçe büyüterek, aşıların zararlı olduğunu ileri sürüyor ve aşı yapılmasına karşı çıkıyor. Tabii bu kişilerden hiç biri  insanlık tarihi boyunca mesela kızamıktan ölen insan sayısının ne kadar ciddi bir boyuta ulaştığını bilmiyor. Şimdi aşı ile kızamık büyük ölçüde ortadan kaldırıldı ya aşının yan etkileri yüzünden aşı yaptırılmak istenmiyor.

Yani aşının meydana getirebileceği 7 milyonda bir hastalık riskini almamak için, kızamığın meydana getireceği zatürre ve ölüm riski göz ardı ediliyor. Üstelik kızamık o kadar salgın bir hastalık meydana getirebilir ki, bir kış içerisinde kolayca yüzlerce bebek kaybedilebilir.

Evet de bırakın da bu işleri bilenler konuşsun, ama zaten onlar konuşmazlar. Komplikasyonları tespit edip mümkün olan en masum aşıyı meydana getirmek için saha çalışmaları, ARGE (araştırma/geliştirme) çalışmaları yaparlar.

Aşı olmak her çocuğun yemek, barınmak, okumak gibi en temel hakkıdır. Çocuğuna aşı yaptırmak ise her anne babanın, çocuğunu barındırmak, okula göndermek gibi en temel görevlerinden biridir.

Ayrıca toplum geneli aşılanmış ise aşısız bireyler toplum içerisinde zayıf halka oluştururlar ve bütün topluma zarar verirler. Bu nedenle bence çocuğuna aşı yaptırmayan ya da tedavisini reddeden ailelere cezai yaptırım gerekir, 18 yaşından daha büyük ise o zaman kendi iradesi ile isteyen istediği tedaviyi ret etsin. Benim düşüncem bu yöndedir.

Ben hiçbir şekilde tamamlayıcı tıp dediğimiz, masaj, kaplıca, bitkisel ilaç gibi şeylere karşıt olmadım. Eğer hastanın belirtilerini ve duygusal gerginliğini azaltan bir şeyse bunların yapılmasını da her zaman teşvik ettim.

Tek koşulum yapılan tıbbi tedaviye aksi tesir yapacak ya da tedavinin kesilmesini sağlayacak şeylerin yapılmamasıydı.

Kendi pratiğimden çok yaygın bir örnek vermem gerekirse diabetli çocukların aileleri hemen insülinden kurtulabilecekleri yollar aramaya başlardı. Tip 1 diabetin başlangıcında insülin ihtiyacının çok düşük olduğu bir balayı dönemi vardır. Tam da bu dönemde bir şey kullanmaya başladıklarında o kullandıkları şeye çok inanmaya başlardılar. Bu nedenle her çocuğun ailesine üşenmeden saatlerce bu durumu anlatırdım bununla da kalmayıp, başlangıç aşamasında hastaları çok sık kontrole çağırırdım. Buna karşılık mesela krom kullanmak isteyenler çıkardı, dudağımı bükerek pek de inanmadığımı bildirir ama kesinlikle insülini kesmeden deneme yapabilirsiniz, sonuçları görmek istiyorum diyerek zorla razı olmuş görünür, birkaç gün sonra şeker ölçümlerini yazdıkları defteri kontrol edip, kullandıkları ilacın işe yaramadığını onlara da gösterirdim. Bilirdim ki ben baştan olmaz desem gene de kullanacak ve bundan sonra da bu arayışlarından beni haberdar etmeyecek ve sonuç kim bilir nerelere gidecek.

Ben hormon bilimle uğraştım. Bizim uğraştığımız bir de hormon karşıtlığı diye bir olgu var. Hormon karşıtlığı hem de meslektaşlar arasında bile yaygındır. Hem halktaki genel hormon karşıtlığının hem de sağlık çalışanlarının hormon karşıtlığına örnekler vereceğim.

Son yıllarda, şehirde yaşayan bir tüketicinin genetiği değiştirilmemiş, kimyasallarla ilaçlanmamış  ürün bulması çok zor. Basında şekli bozuk bitkilerin resimlerinin, hormonlu domates, hormonlu patlıcan diye basılması oldukça yaygındır. Hal böyle olunca da, hormon denilince ortalama bir insanın aklına domatesin yaprağının kenarından gaga gibi bir parça domates daha çıkartan esrarengiz bir şey geliyor. Böyle olunca da insanların hormona karşı olması normal elbette.

Bir gün hastanedeki odamın kapısına yanında büyüme hormonu yokluğunun bütün belirtilerini gösteren bir kız çocuğu olan bir adam geldi. Kapıda bekleyen bütün hastaları yararak bana ulaştı ve hiç tanımadığım bir doktordan bana selam getirerek, kimsesiz olduğunu iddia ettiği çocuğa bakmamı istedi. Ben de çocuğa bakıp evet bu hastayı benim muayene etmem lazım, şimdi sekreterliğe gidip bir dosya çıkarıp gelin dedim.

Adam birden bire delirdi, vay efendim selamın da bir hatırı yok muymuş, çocuk kimsesizmiş, kendisi zaten hayır için getirmişmiş, dosya da ne demekmiş, ben ona ne demek istiyormuşum, nasıl üzerime yürüdüyse, diğer hasta sahipleri üzerine atılıp, adamı belinden yakalayıp  çekerek    benden uzaklaştırdılar.

Sonunda adamın neden o kadar reaksiyon gösterdiğini anladım ve sen yanlış anladın, ben senden dosya istedim özel muayene parası filan istemedim, hani kartondan, içinde kağıtlar olan dosyalar var ya işte ondan çıkart ki, kayıt tutmam lazım, hani nasıl ki mahkemede çıkartıyorsun, burası da bir devlet dairesi kayıt tutmadan hiçbir şey yapamam dedim.

Adam bin bir suratla uzaklaştı. Artık gelmez sandım ama, yarım saat geçmeden elinde dosya ile geri geldi. Bu kez yanında kızın ailesi de vardı. Bu adam meğer her köyde mahallede bulunan, köylüsünün mahallelisinin hastanelerdeki her işlerini yaptırıp, bu şekilde yolunu bulan adamlardan biriymiş, yani hasta kimsesiz değilmiş, sadece ailesi hastanede kendine yol gösterecek birine ihtiyaç duyan bir çocuktu.

Neyse uzun lafın kısası sonuçta hastayı muayene ve tetkik ettim, ki bunlar için kısa süreli yatış bile yaptım. Başlangıçta düşündüğüm gibi hastanın ciddi hipofiz yetmezliği ortaya çıktı. Ailenin sosyal desteği de vardı. Bizim ilaçlar çok pahalı olduğundan bu destek çok önemli oluyordu.  Bir çok aile sırf bu nedenle ilaç kullanamıyordu. Hatta bir çoğuna sigortalı işe girmeleri için akıl verirdik, onlar işe girdikten sonra ilaç başlayabilirdik.

Ben bu aile için nasıl olsa ilaç temininde de sorun olmayacak diye gönül rahatlığı ile ilaçları yazdım. Gidip eczaneden ilaçları alıp kullanmaya  başlayacaklardı.

Ancak hiç de öyle olmadı.

Bir saat sonra, kızın babası ve hani ilk kez bekleyen hastaları yara döke kapıma dalan adam vardı ya, birlikte geri geldiler, ellerindeki reçetemi hışımla yüzüme doğru sallayıp, nefret içerisinde ‘sen bize hormon yazmışsın’ diye çemkirerek üzerime yürüdüler. Evet, elbette hormon yazdım ve bunu size de söyledim şimdi ne oldu dedim. Eczacı kalfası bu ilaç değil hormon demiş ve bizimkilerin tepesi atmış. Artık ne daha önceki anlattığımız hormon eksikliğini dinlediler ne de bu domates hormonu değil dememi dinlediler. Dayak yemekten kıl payı kurtuldum, bu olayda tek iyi taraf da zaten bu. Kız ise bir daha getirilmedi, şimdiye kadar çoktan ölmüştür.

Meslekten insanlardan gelen bir diğer hormon karşıtlığı da steroid karşıtlığıdır. Tuhaf olan, hiçbir şekilde tıbbi ihtiyaç olmadan, sırf kas yapmak için bol bol steroid kullanan bir sürü insan var. Buna karşılık meslek hayatım boyunca, doğuştan böbrek üstü bezi yetersizliği olup da ömür boyu steroid kullanması gereken hastaların ilaçlarını bu ilaç tehlikeli bu kadar küçük çocuğa katiyen verilmez diye ilacı satmayı ret eden eczacılarla, şimdi çocuğun enfeksiyonu var bu ilaç verilmez diye ilaç dozunun artırılması gerekirken ilacı tümden kesin doktorlarla karşılaştım. Neyse ki yıllarca aynı bölgede, aynı işi yapıp güven kazandıkça bu durumlar ortadan kalktı.

Show Buttons
Hide Buttons