Ocak ayı, uzun süredir yılın ilk ayı olarak kabul ediliyor olsa bile bir zamanlar, takvime bile koyulması gerekmeyen aylardan biriydi, çünkü ne tarlada çalışılacak, ne vergi toplanacak, ne de savaş yapılacak zamanlar değildi, bu aylarda insanlar soğuktan evlerinde oturup hayatta kalmaya çalışmaktan başka bir gaye gütmüyorlardı. Fakat her yıl eksik kalan bu 60 gün bazı problemler yarattığı için uzun bir süre sonra, yıl sonuna ocak ve şubat ayları da eklenmişti. Sonunda milattan önce 49uncu yılca Jülius Sezar tarafından ne hikmetse Ocak ayı ilk ay olarak tanımlandı ve hala bu şekilde kullanılıyor.
Bugün bazı değişikliklerle hala kullanmakta olduğumuz bu takvimde ocak ayı yılın ilk günlerine kabul edilmesine rağmen herhangi bir önemli göksel olaya karşılık gelmemektedir. Örnek olarak göksel mevsimle gündönümleri ve gün/tün eşitlikleri ile başlar, yılın ilk günleri ise kış gündönümünden (21 Aralık), on gün sonradır. Hasılı kelam Ocak ayının yılın ilk günleri sayılması Sezar’ın kafasından çıkan ve öylece devam ettirilen bir kabuldür sadece ve herhangi bir anlamı da yoktur.
Ocak ayının bazı özelliklerine gelince, her şeyden evvel Türkçe ismi olan 3 aydan birisidir. Adını, içerisinde ateş yakılan ocaktan almıştır. Adından da belli olacağı gibi en soğuk aylardan birisidir.
Kış mevsimi Aralık, Ocak ve Şubat ayları olarak kabul görürler ve modern takvime göre 1 Aralıkta başlayıp, 28/29 Şubatta biter.
Ancak elbette ki bu kabul doğanın gerçeklerinden biraz daha farklıdır. Çünkü kış gündönümü 21 Aralıktadır ve bu tarihten itibaren 40 gün yılın en soğuk 40 günü anlamına gelen Erbain olarak isimlendirilir.
TDK açıklamalarına göre; Zemharir (zemheri); Farsça zam (kış) ve Arapça harir (uğuldayan) kelimelerinin birleşiminden meydana gelen bir kelimedir ve genel olarak kış mevsimi anlamına kullanılır. Erbain ise yine Arapça kökenli olup dört sözcüğü ile ilişkili imiş. (Erbain kelimesinin Şiilik için farklı bir anlamı daha varmış, ancak kaynak bulamadığım için o konuyu bir tarafa bırakıyorum.)
Yani bu günkü anlamı ile Erbain kışın (zemherinin) en soğuk 40 gününü anlatır ki bütün Ocak ayı erbain günleri içerisindedir.
Hal böyle olunca da elbette halk arasında bilinen ve bir çok rivayeti olan bir sürü fırtına da bu ayda meydana geliyor.
Örnek olarak 8 Ocak Zemheri Fırtınası, 14 Ocak Karagoncoloz (kış cini) fırtınası, 28 Ocak Ayandon fırtınası olarak isimlendiriliyor.
Bugün itibarıyla (7 Ocak 2020) resmen kar altında mahsur kalmış vaziyetteyiz, geçen yıl aynı zamanlarda yine kar altında kalmıştık. Neyse ki tam da geçtiğimiz hafta sonu bahçelerin kış bakımını yaptıracak son bir fırsat bulmuştuk.
Bahçe deyince ben bu konuda tamamen ümmi (cahil) iken her yıl ufak tefek bir şeyler öğreniyorum. Ocak ayı bahçeleri önümüzdeki kış ve bahar aylarına hazırlamak için son bir fırsat tanıyor. En geç bu ayda bahçelerin havalanması için iyice bir sürülmesi ya da kazılması gerekiyor. Mesela bezelye gibi bazı kış bitkilerinin dikilmesi, soğanlı çiçeklerin ekilmesi, ağaç ve bitkilerin gübrelenmesi lazım.
Biz zirai ilaç kullanmadığımız için dönüşümlü olarak göz taşı ve gülleci bulamacı gibi doğal maddelerle toprağı güçlendirme yoluna gidiyoruz. Gülleci bulamacı kireç ve kükürtten, göztaşı bordo bulamacı ise bakır sülfat ve kireçten hazırlanan, toprağı güçlendiren, bir çok bitki hastalığına iyi gelen ve toprakta tortu bırakmayan ilaçlar.
Neyse ki geçtiğimiz hafta sonu hava izin verdi de bütün bunları yaptırmaya zaman bulmuş olduk, yoksa bu kar ne zaman kalkacak, kar kalktıktan sonra çamur ne zaman kuruyacak, mümkün değil kazma işlemini yaptıramazdık.
Bahçe ile uğraşma benim asli görevim değil, ben sadece aromatik bitkiler kısmı ile ilgileniyorum. Bir çok bitki türü yaşatmayı başardık. Artık yemek yaparken bahçeye çıkıp, defne, adaçayı, biberiye, kekik gibi baharatları taze taze toplayıp kullanabiliyorum. Hem bu tür yıllık bitkileri, hem de nane, kişniş, fesleğen, rezene gibi mevsimlik bitkileri üretmeyi başardım.
Bahçe yapmayı bilen insanlar ne var sanki diye düşünebilir, ancak benim için gerçek bir başarı hikayesidir.
Bir evlik bahçe yapmak sonu gelmez bir yabani ot yolma ve yıl boyu süren hava durumunu, toprağın nemini takip ederek, yani doğayı yakından gözleyerek yapılan bir çok işlemden meydana geliyor. Genel olarak her şeyin bir zamanı var, ancak o zaman diliminde uygun günü kollayıp, doğru işi doğru zamanda yapmak gerekiyor. Bunun için kitabi bilgiler kadar yerel insanların yüzyıllardır biriktirdiği bilgelikten de yararlanıyorsun.
Yıllar geçtikçe bu bilgileri kendin de ucundan bucağından öğrenmeye başlıyorsun. Gayet tatmin edici bir şey.
Geçen yıl bu kadar çok kar yağdığında Sermin’le her gün kar yürüyüşleri yapmıştık, bu yıl ise evden dışarı çıkmaya üşenip pencereden seyretmekle yetiniyoruz. Madem emekliyiz, işe gitmemiz gerekmiyor, bari dışarıda kar yağarken sıcak evimizde oturalım dedik.
Sermin köyden 2 kadına okuma yazma kursu veriyor. İşi bir hayli ciddiye aldı, hafta sonu falan dinlemeyip, her gün 172 saat onları çalıştırıyor. Son 2 günden beri resmi okullarda kar tatili verilince biz de kendi mini okulumuza kar tatili verdik. Dünden beri kar durdu, artık bugün eğitim yeniden başlayacak, bakalım unutmuş olacaklar mı?
Sermin çalışırken ben de 2 gündür ihmal ettiğim müzik çalışmalarımı yapayım bari.