Daha önceki bir yazımda sözünü etmiştim, corona virüsler kabaca bir RNA ve üzerinde çıkıntıları olan bir zarftan ibaret virüsler. Virüsler cansız ortamlarda çoğalamadıklarından çoğalmak için mutlaka canlı bir hücrenin içerisine girmeleri gerekiyor, bir kez hücre içerisine girince de, hücrenin kaynaklarını kullanarak kendi genetik materyalini (corona örneğinde RNA) aktive ediyor ve bir çok yeni virüs ortaya çıkıyor. Bu süreç içine girdiği hücrenin ölmesi ile sonuçlanıyor.
Corona virüsün zarf ya da zar dediğimiz dış kısmı küçük çıkıntılarla dolu, sırf bu görüntü bile bana canlı hücreye yapışma özelliğinin ne kadar fazla olduğunu gösteriyor.
Şu anda, ayakkabıdan giysiye son derece sık kullanılan cırt cırtlar, neredeyse düğme ve fermuarların yerlerini tamamen aldı. Bu tip kapat aç mekanizmasının keşfi aslında 1948 yılında George de Mestral tarafından yapılmıştır. İlhamını ise doğadan almıştır, bir gün köpeğini gezdirirken tüylerine yapışan dulavratotu tohumlarından almıştır. Herkes bilir ki dulavratotu tohumları dış kısmında ince ve yapışkan çıkıntılara sahiptir, dokulu bir yüzeye yapıştı mı kolayına bırakmaz.
İşte bu corona virüsler de aynen dulavratotu tohumu gibi cırt cırtlı. Canlı hücre zarına bir yapıştı mı bırakmıyor anlaşılan. Aslında bu cins virüsü Ebola, SARS, MERS gibi salgınlardan tanımaya başlamıştık. Şimdi de COVID 19 pandemisi ile gündemde.
Daha önceki nispeten coğrafi sınırları içerisinde kalan salgınlarda çok daha saldırgan bir formdaydı. Çok kısa sürede hasta ediyordu ve öldürme oranı da çok daha yüksekti. Bu tip mutasyonlar uzun sürede virusun varlığını devam ettirebilmesi için müsait değildir. Bu durumda daha az saldırgan mutasyon gelişti, böylece virüs bütün dünyayı dolaşabiliyor, çünkü şimdi çok daha uzun sürede kişiyi hasta ediyor, böylece bulaştırıcılık oranı çok yüksek oluyor. Diğer formlara göre daha az öldürücü, ama hasta sayısı çok fazla olduğu için çok fazla ölüm görüyoruz.
Bu durumda bize düşen görev, hastalığın hızlı yayılmasına engel olmamak için bireysel olarak toplumdan soyutlanmak. Çünkü bu cırt cırtlı musibet, esas olarak damlacık yoluyla bulaşıyor, diğer bulaş yolları ise çok sınırlı. Yani kimseyle ağız ağıza gelmemek lazım. Bu tip bir bulaşa engel olmak için fiziksel bariyerler, ayni yüz maskeleri oldukça işe yarar.
Ben de çok yakında konunun uzmanlarının artık herkese sokağa çıkarken maske kullanmasını önereceklerini düşünüyorum. Evet, maskeler birden bire çok pahalı hale geldi, ancak ev yapımı maskeler de işe yarar, emin olun.
Çıkmak zorunda kalanlar lütfen yüz maskesi kullansın.
Bu cırt cırtlı musibeti oradan oraya gezdiren at/araba olmasın.
Dün 12 gün üzerine elzem ihtiyaçlar için şehre indim. Hastalanıp da hiç kimseye sebep olmamak için maske taktım.
Eczanede kapıyı bir masa ile kapatmışlardı, sokakta reçetemi gösterip, ilaçları öyle aldım. Marketlerde ise ya içeriye sınırlı sayıda müşteri alıyorlar, ya çalışanlarına korunaklı yüz maskeleri dağıtmışlar, kapılara el dezenfektanları koymuşlar. Hazır dışarı çıkmışken kış lastiklerini değiştirmek istedim, kapıdan girerken ateşimi ölçtüler.
Bütün bu önlemler yeterli olacak mı?
Ben maalesef hiç sanmıyorum. Henüz bir çok kişi, işin ciddiyetini anlamadı diye düşünüyorum.
Mesela dün şehirde oldukça fazla insanın, maskesiz öylece gezinip durduğunu gördüm.
Mesela dün Trabzon’da tetkik edilmekte olan bir hastanın oğlu tarafından hastaneden kaçırıldığını duydum.
Mesela dün İstanbul’dan arabasına atlayıp yazlıklarına göçen insanların Bodrum, Marmaris gibi yazlık yerlerin girişlerinde yaptıkları araba kuyruklarının resimlerine baktım.
VİRÜS KENDİSİ DOLAŞAMAZ, DOLAŞAN ONU BEDENİNDE TAŞIYAN BİZLERİZ.
BİR DURUN, BİR OTURUN EVİNİZDE.