Hoşunuza gitmemekle birlikte, savaş üzerinize yazılmıştır. Bir şey sizin için hayırlı olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve bir şey sizin için şer olduğu halde siz onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Bakara suresi /216
Şimdi Eylül ayına girdik. Nedense hep hüzün, hazan gibi kelimelerle tarif edilir, ancak benim kendimce bütün yıl içerisinde en çok sevdiğim aydır. Uzun eğitim ve çalışma hayatım boyunca her zaman yeni bir eğitim yılına başladığımız ay olduğu için benim zihnimdeki takvimde yılın başı, yani başlangıçların ayıdır.
Aylarla ilgili şiir, şarkı gibi eserlerin çoğu Eylül ayı için yazılmıştır, çünkü renklerin çoğaldığı, doğanın uykuya geçme zamanının başladığı gizem dolu bir zaman dilimidir. Bazı yıllar bu araf zamanda yaz mevsimi devam eder, bazı yıllar ise ayaz başlar.
Eylül ayı, aynı zamanda çok çalışmanın ayıdır. Üzerinde yaşadığımız topraklar, insan neslinin toprağı işlemeye başladığı, yerleşik hayata geçtiği kadim topraklardır. Bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar, genlerine işlenmiş bilgelikle bu ayı önlerindeki soğuk kış mevsimine hazırlık yapmakla geçirirler.
Bu ay hasat mevsimidir. Hasat edilen sebzeler kurutulur, salçalar, tarhanalar, bulgurlar, turşular, reçeller yapılır.
Balık avı mevsimi açılır. Balıkçılar için çok daha farklı bir anlamı var, ama benim için artık bol balık yeme zamanıdır.
Köyde yerleştikten sonra, Eylül ayı benim için de kışa hazırlık ayı anlamına gelmeye başladı. Elbette kendi çapımızda.
Bu sene belli ki salgın devam edecek ve sosyal hayattan oldukça uzak kalacağız, hatta muhtemelen işlerimi haftada sadece bir gün şehre gidecek şekilde ayarlayacağım.
Bu düşünceyle evde sıkılmadan, daha uzun zaman geçirmek için kendime yapılacaklar listesi hazırladım. Çünkü pandemi başladığından beri bahçede oldukça uzun zaman geçiriyorum ve bu beni bir hayli oyalayıcı bir uğraş oldu, hadi sonbaharda da birkaç iş yaptım diyelim, ama kışın bahçe işi yok. Hem de günle kısa, geceler ise bitmek bilmiyor. Bu zamanlarda yapılacak kaliteli iş lazım diyerek açık öğrenime başvurdum.
Son yıllarda ikinci üniversite adı altında, üniversite bitirmiş kişilerin sınavsız başlayabildikleri bir usul çıkardılar. Birçok arkadaşım felsefe, sosyoloji, fotoğrafçılık gibi bölümler okudu. Ben de her zaman içimde kalmış arkeoloji merakımdan ötürü kendime müfredatında bol, bol arkeoloji olan bir bölüm buldum, ona başvurdum.
Şimdi 5 yıldan beri emekliyim, daha dingin yaşamayı seçtim ya bu süreçte anladım ki, artık iyice tedavülden kalkmışım, zaman ve teknoloji akıp gitmiş ben ayak uyduramamışım.
Yıllar önce, bir ara gene uzaktan okumak istemiştim. O zamanlar henüz ikinci üniversite diye bir kavram yoktu, yeniden sınava girmiş, oldukça da iyi bir puan almıştım. Trabzon’daki büroya bizzat başvurmuş, kitaplarımı almış, hatta ilk yarıyıl sınavlarını başarıyla vermiştim. Fakat bundan sonra bütün sınav dönemleri benim kongre zamanlarıma denk gelmişti ve sınavlara girememiş, sonuç olarak okuldan atılmıştım. Zaten girdiğim bölümü de hiç sevememiştim.
Şimdi nasıl olsa kongre yok, bu yıl öyle geziye filan da gidebileceğimi sanmıyorum. Üstelik tam da istediğim gibi bir bölüm bulmuşum. Kendimce bu konuda tecrübe sahibiyim ya, işlere başladım. Anadolu Üniversitesinin, Çanakkale’de bir bürosuna gidip kayıt için neler lazım diye sordum, bir problem çıkmadıkça büroya gitmeme gerek yokmuş, bütün işler artık internet üzerinden hallediliyormuş.
Bu sanal başvuru bile ufkumu açtı, mesela vesikalık resmi nasıl sanal bir evrak üzerine yapıştıracağımı öğrendim. Ayrıca bunca yıl, hem en uzun tahsili yapıp, hem de hep Üniversitede çalıştığım halde çağ dışı kaldığım bir yazılım olan YÖKSİS i duydum. Benim üniversite mezuniyetim artık paleolitik çağda kaldığından, öğretim üyesi kimliğim bir yana diplomam bile sisteme kayıtlı değilmiş.
Büronun burada faydası oldu, mezun olduğun okulu arayıp, diplomanızın sisteme girmelerini isteyin dediler. Elbette Hacette öğrenci işlerinin telefonu sürekli meşgul çıktı. Ben de sınıfımızın muhtarı Ayşegül Tokatlı’yı arayıp, ondan rica ettim, anında kaydımı yaptırdı. Teşekkürler muhtarım.
Bu aşamayı da geçtikten sonra, bu kez bir türlü ödemeyi yapamadım. Sonunda kredi kartımın internet alış verişine kapalı olduğundan işlem yapamadığımı anlayıp, kartımı internet alışverişine açtım. Yani bu konuda da çağ atladım, gerçi bizim köye kargo gelmiyor, ama bir arkadaşın adresini vererek, internet alışverişi yapabilirim artık.
Eğitim her yaşta lazım demek ki, sadece başvuru yapabilmek böyle, artık okuyunca halimi düşünemiyorum.
Geçen ay bazı şeyler yaşadım. Bunlar için de birkaç sözüm var.
Başımıza gelen ve kötü olarak nitelediğimiz olaylar, uzun vadede hayırlı olacaktır.
Bir kapı kapanırsa, bu diğer bir kapıyı aramak için bir bakış açısı yaratır. Bir şeyi kaybedersen, geride kalan boşluğu farklı ve tamamen farklı bir şeyle doldurma seçeneği ortaya çıkar.
Yani hayatından gidene gönül rahatlığı ile hoşça kal deyip, gelecek olana yer açmak lazım.
Bu Eylül elimizden geçici süre ile de olsa giden sosyal hayatımızın yerine dolacak hayırların zamanı olsun.