Daily Archives: 8 Temmuz 2021

BİRAZ BAHÇEDEN VE KÖY HAYATINDAN SÖZ ETMEK İSTİYORUM, BU YIL HER YERDE KURAKLIK (HATTA BURADA DA) OLDU, BİZDE İSE SELLER SELLERE KARIŞTI.

Geçen sene köyümüzde su bir hayli eksikti. Sonbahar yağmurları da yağmadı, hatta kışa girdiğimizde Çanakkale şehir suyunu sağlayan baraj neredeyse tamamen boşalmıştı.

Bu yıl kış geç geldi ama bir geldi, pir geldi, kardan yağmurdan selden göz gözü görmedi. Kışın, ilkbaharda, hatta Haziran ayında ise daha önce hiç görmediğimiz kadar çok yağmur yağdı. İklim krizinin sonucu olarak Türkiye’nin hemen her yerinde kuraklık söz konusuyken bizim burada defalarca sel oldu. Salgın nedeniyle mümkün olduğu kadar şehre az indiğim için günlük yürüyüşlerimi de çoğunlukla köyde yaptım. Köyün çevresinde ne kadar çok dere yatağı olduğuna şaşırdım. Her bir azmak (sadece yağmur yağdığında su akan kuru dere yatağı), iki mevsim boyunca dere şeklinde aktı. Bizim evin önündeki minicik sandığım derenin, neden bu kadar haşmetli bir vadisi olduğunu ise bu yıl içi suyla doluyken anladım.

Yer altı suları da tamamen doyduğundan, artık en ufak bir yağmurda bile toprak su çekmedi, günlerce tarlalar su altında kaldı. Birçok kez toprak sular altındayken aniden hava bozdu, kar ya da dolu yağdı, böylece birçok bitkide soğuk yanığı oldu. Örnek olarak bizim bahçede zakkum ve nar ağaçları tamamen yandılar, ancak Haziran ayında alttan yeni filizler verdiler.

Badem ve erikler tam çiçeklendiğinde kar yağdığı için onlarda da meyve olmadı.Buna karşılık bahçe öyle bir sulandı ki, 4 yıl önce diktiğimiz bazı sarmaşıklar ve acemborusu çiçeği ancak bu yıl kendine geldiler.

Bahçemde birçok lavanta, biberiye, demirhindi ağacı tamamen kurudular diye üzülürken lavantaların çoğu ve demirhindi kendini kurtardı, kudret narı ve biberiyeler ise gitti. En çok sevindiğim şeylerden biri de sandal ağacı. Bu bölgede sandal ağacı endemik, biz de birkaç tane dikmiştik, ancak hepsi kurumuştu, bu yıl bu ağaçlardan birinin altından birkaç taze yaprak çıktı, demek ki kökü kurumamış. Bir de Semra’nın manolya ağacının bütün dalları kardan kırılmıştı, ağaç mucize gibi, arkadaşımın vefat ettiği gün filiz verdi, şimdi çok sağlıklı görünüyor.

Bütün acemiliğime rağmen gayet yeterli bir tıbbi aromatik bitkiler ve orman meyveleri bahçesi yapmayı başarmışım. Bunu da bu yıl Çanakkale belediyesinin yaptırdığı ve oldukça övündüğü tıbbi aromatik bitkiler parkını gezince anladım. Bende parkta olan birkaç çeşit eksik, ancak bende olup da parkta olmayan daha çok çeşit var.

Sonuç olarak bu yıl bahçede çalışarak münzevi hayatı da test etmiş ve onaylamış oldum.

Haziran ayında da beklenmedik derecede çok yağmur yağdığı için (kış sebzelerimiz yukarıda sözünü ettiğim bir sıcak, bir soğuk havalar nedeniyle çok kıttılar) sebze bahçemiz kışın bereketsizliğini affettirmek ister gibi çok verimli. Hemen her sebze vermeye başladı, geçen yıl hiç vermeyen bal kabakları, kavun, karpuz da bu yıl verecek gibi görünüyor.

Bu yıl bahçeye hiç zehirli ilaç koymadım. Hep doğal maddelerden yapılan, organik ilaç ve gübreler kullandım.

Böyle olunca yabani ot temizliği çok ağır bir iş halini aldı, ama yorgunluğuma değdi, çünkü, aromatik bitki bahçemde bir sürü bitki yavruladı. Yani kışın yanan bitkiler için dışarıdan yenisini almayacağım, kendi bahçemde çıkanları dikeceğim.

Bir yıldan beri zeytinlerle ve üzümlerle bizzat ilgilenince ancak ne yapılması gerektiğini anladım, meğer bu güne kadar kimin aklına ne geldiyse söylemiş, bilmeden, anlamadan yarım yamalak bir şeyler yapmışız, sonuç olarak ağaçlara doğru dürüst bakmamışız. Bu yıl zeytinler çok vermedi, ama hata bende çünkü bu kadar yağmur yağınca bir türlü otunu temizletemedim, bütün meyveleri ot boğdu. Bu kadar yağmur yağınca otlar adam boyu olmuş, bahçede göz gözü görmüyor. Traktöre takılan ot biçme makinesi bu havada yangın çıkarıyor, kullanamayız. Traktörün kazma aparatıyla otları almaya kalktık, ikide bir otlar aparatı tamamen kaplıyor, bir de onları temizliyoruz. Meğer otlar kuru olunca bu aparat kısıtlı işe yarıyormuş.

Diyebilirim ki Çanakkale’de dünyaca ünlü olan 2 savaşa (Truva, Çanakkale) bir de bizim ot savaşları eklendi. Ben bile elimde ot biçme makinesi, makineli tüfek kullanır gibi savaşa katıldım.  Öyle bir mücadele verdik, tabii bu mücadele acemiliğimden bu kadar zor oldu, Nisan ayında otlar henüz yaş iken traktör soksam hiç böyle uğraşmaya gerek yoktu.

Üzümler ise evin yanındaki bahçede olduğu için güzel baktım, daha önce doğru düzgün bir salkım bile olmazdı, bu yıl her asmadan onlarca salkım sallanıyor. Sadece anjelik üzümde meyve yok, o da kendini büyütmekle meşgul.

Sonuç olarak bahçelere ne zaman ne yapılacağını artık anladım, bundan böyle o öyle dedi, bu böyle dedi diye plansız, programsız iş olmayacak.

Bu yıl köyde gereğinden fazla zaman geçirince sadece bahçe işlerini tutmadım, çevre ormanda da bayağı keşif yaptım. Çevrede oldukça zengin bir vahşi yaşam var, mesela bir gün bir baykuşla bir metre uzaklıktan uzun uzadıya bakıştım, geçen gün muhtemelen bir tilki ini keşfettim. Dereye sadece 10 metre uzaklıkta resmen köşk yapmış kendine, karısına ‘seni su tesisatı olan saraylarda yaşatıyorum’ dese hakkıdır.

Burada yaşamak doğa belgesellerinde yaşamak gibi bir şey.

Geçen hafta Serdar (evi inşa eden ustamız) da ailesiyle birlikte geldi. Asıl amacım, evi boyatmaktı, ancak bu kadar sudan, selden biz de bir hayli hasar gördük, şimdi onların onarımı daha önemli, boya işini sadece dış cephe ile kısıtladık, içerisi seneye kalsın.  

Evin bahçesinin en önemli özelliklerinden biri de hasat ettiğimiz yağmur sularını sebze bahçesinde kullanmamız. Bunun için bir sarnıcımız ve bir de bahçenin, çatının, garaj yolunun yağmur sularını toplayan borulardan, açık oluklardan, minik havuzlardan meydana gelen su toplama sistemi var.

Evin çevresinde (evi saran kaldırımın hemen bitişiğinde) bahçeye yağan yağmurun akması için kabaca sıvalı oluk sistemi var. Evin çevresindeki kaldırım 5 yıldan beri yavaş yavaş oturduğu için olukla arasında ufak tefek çatlaklar meydana gelmişti. Eninde sonunda bir tamir gerektiriyordu. Ancak bu yıl hem İzmir depremi bizi de iyice salladı, hem de sürekli su dolu bir toprak olduğu için bu sıva oluklar, her yağmurda biraz daha, biraz daha kaldırımlardan ayrıldı yer yer tamamen koptu.  İncecik bile olsa o yarıklardan içeri giren sular, beton yolların, kaldırımların altından yol bulup ilerlediler, sonra da bahçenin bir yerinden yeryüzüne çıkıp, bahçede şelaleler, dereler oluşturdular. Bu kadar yağmur, normalde bizim sarnıcı 10 kere doldurabilirdi, ama daha bu ay o da zorlukla doldu, geri kalan bütün su toprağa karıştı. Şimdi işte bu oluklar acilen tamir ediliyor.

Bir başka acil iş de, bizim evin olduğu arazi, dere yamacındadır, bahçeyi perde betonlarla taraçalar yapmıştık. Sadece komşuya bitişik 30 metrelik bir kısımda perde duvar yoktu, aslında kaya olan o bölgeye, biz bir de taş duvarla destek yaptırmıştık. İyi ki o duvarı yaptırmışım. Çünkü buradaki taşlar su çeken bir taş cinsi, bu kadar su olunca komşunun arazisinde bize bitişik birkaç kaya yerinden kopup, yola doğru kaydı. Bizim taş duvar bizi korudu, ancak böyle birkaç yağmur daha yağsa kesin bizde de taşlar düşer. Sonuç olarak o 30 metrelik yere de perde beton duvar yaptıracağız.

Emekli olunca şöyle bir köye yerleşip yan gelip yatarım diye düşünen varsa bir kere daha düşünsün derim. Spor salonu işini bedavaya getiriyorsun, kilo veriyorsun, adrenalin kovayla başından akıyor. Çok keyifli.

TİLKİ BEYİN SARAYI
TAMİR GÖREN OLUKLAR
SEBZE BAHÇESİ
Show Buttons
Hide Buttons