Bu yıl Şubat ayı bir yeniay ile başlıyor, hicri takvim de bir ay döngüsü takvimi olduğu için 2 Şubat’ta Recep ayı (1443 yılı) başlıyor. Yani artık Recep/ Şaban/ Ramazan aylarından oluşan kutsal üç aylara giriyoruz.
Dolunay ise ayın 16’sında gerçekleşecek.
Şubat ayının en önemli özelliklerinden biri de artık Erbain (en soğuk günler) yani karakışın bitip, havaların ısınacağını ilan eden cemrelerin düşme zamanı olmasıdır. Birinci Cemre 20 şubatta havaya, ikinci cemre 27 şubatta suya, üçüncü cemre ise 5 Martta toprağa düşecek.
Artık son yüzyıllar içerisinde mevsimler önce yavaşça artık hızlanarak kaydığı için ben ömrüm boyunca Şubat ayını en soğuk ay olarak yaşadım. Bakalım bu yıl nasıl geçecek?
Şubat ayında soğuk dolayısıyla balıkların en lezzetli olduğu zamandır diyebilirim. Bir Karadeniz’li olarak hamsi, torik ve özellikle de kalkan balığını anmadan geçemeyeceğim.
Akdeniz iklimi olan bölgelerde bahçe işlerine başlanır, ancak bizim köyde Mart ayını beklemek gerekiyor.
Şubat ayının bazı özelliklerinden, özellikle de sevgililer gününden biraz söz etmek istiyorum.
Şubat ayı bu günkü takvimin ilk şeklinin kullanılmaya başlamasından önce yılın en sonundaki takvim dışı bir zamandı. Yıl ilk baharın başladığı Mart aynında başlar, 10 ay kadar sürer, geride kalan zaman ise kışın pek de bir şey yapılmayan boş zamanlar olurdu, çünkü karakışta ne tarım yapabilirsiniz, ne doğru düzgün avlanabilirsiniz ne de savaşabilirsiniz. Yani bu ay neredeyse dünya hayatından tatil yaptığınız ve günlerin dahi sayılmasına gerek görmediğiniz bir zamandı.
Tabii böyle boş zamanların da bir türlü geçememek gibi büyük bir kurusu vardır. Yıllar önce bir şubat ayında Kanada’ya gitmiştim, o karanlık ve soğuk zamanlarında evde oturup can sıkıntısından kurtulmak için olmalı festival üstüne festival yapıyorlardı. Buzlardan inanılmaz heykeller yapıyorlar, bu festival alanlarında sıcak elma şarabı ve bin bir çeşit yiyecekler dağıtılıyor, şehir içlerinde ise her bir derenin, kaldırımın, pistin üzerinde paten kayıyorlar, içki içiyorlar, akla gelen her türlü şekilde günün keyfini çıkarıyorlardı.
Sanırım hayatımda şahit olduğum en soğuk havaydı, ama o zamanda bile insanlar hayattan kopmamayı beceriyordu. Zannedersem eskiden de bir türlü geçmeyen bu soğuk aylarda oyalanma taktikleri vardı. Şimdilerde büyük bir hediyeleşme çılgınlığı şeklinde kutlanılan 14 Şubat sevgililer günü de bunlardan biriydi. Pek çok kişi 14 Şubatın Katolik kilisesinde önemli bir aziz olan Valantin’e adanmış bir gün olarak bilir. Bu azizin konuyla ilgili özelliği, resmen evlenmesi yasak olan askerleri evlendirmesidir.
Oysa ki, günün bir bayram gibi kutlanması çok daha eskiye dayanır; antik Yunandan beri, baş tanrı Zeus ve resmi (!) eşi Hera’nın düğün günü olarak kutlanır. Zeus’un çapkınlıkları dillere destan olsa da kutsal evlilik olarak Hera ile yaptığı düşünüldüğü için bu güne önem atfedilmiştir. Roma imparatorluğunda ise bu gün bereket tanrısına adanıp adeta bir orji zamanı olarak kutlanmaya devam edilmiştir.
Sonuç olarak eskilerin çiftleşme bayramını, bu günlerde alışveriş deliliği bayramı olarak kutluyoruz.