Geçen yazılardan birinde zeytinlik ve meyve fidanlarının olduğu bahçelere bakım yaptığımızdan söz etmiştim. Bu yazıda evi çevreleyen bahçede neler yaptığımızı anlatmak istiyorum. Rize kökenli olduğumuz için dümdüz tarlalar dururken, gelip bir dere vadisinin yamacını içine alan bir arazi satın aldık. Arazi böyle arızalı olunca yollar, istinat duvarları, ev, merdivenler, avlu filan derken bahçe iyice ufalandı, şimdi büyüklü küçüklü parçalardan meydana geliyor ve ancak bahçenin evin arkasında kalan küçük bir bölümü düzgün, yanları ve önü ise bayır.
Bahçedeki düz kısımda sebzelik ve birkaç meyve ağacı var, bunun dışında bahçede karmaşık bir düzene sahibiz; çiçekler, tıbbi ve aromatik bitkiler, yabani orman meyveleri, süs ağaçları, kardeş kardeş yaşıyorlar, hatta bir köşede çevredeki ormanın parçası olan meşeler ve çınar var.
Geldiğimiz zaman düzlük olan kısım inşaat artıkları ağır iş makineleri ile bastırılmıştı, taş gibiydi ve inşaat artıklarıyla doluydu. Ön taraftaki bayır olan kısım ise resmen çöl kumu gibi görünüyordu, üzerinde tek bir ot bile yoktu. Meğer bahçeyi komşunun tavukları didiklediği için ot yokmuş, bahçeyi telle çevirdikten sonra bir yaban otu ormanı halini aldı; bazı alanlar gene otsuzken bazı yerleri insan boyundan büyük içine girilemeyecek kadar sık otlar bürüdü. Baldıran otundan, ısırgandan tut, çeşit çeşit dikenden çık, işe yaramaz ne ararsan vardı. Sözüm ona pek akıllı davranıp, bahçeye koyun sürüsü soktuk, fakat hayvanlar bile yemeden bahçeden kaçtılar, o derece umutsuz vakaydı.
Nereden bakarsan bak; toprak bir şeye benzemiyordu, ancak üzerinde çalışarak, birkaç senede bayağı toparladık.
Toprağı zenginleştirmek için yaptığımız bazı akıllıca işlerden söz etmek istiyorum. Yaptığımız en önemli şeylerden biri doğal yollardan meydana gelen humusu biriktirip istediğimiz alanlara sermek. Bunu yapmak için yabani otları henüz tohumlanmasına fırsat tanımadan olabildiğince kökleriyle birlikte toplayıp ve bunları bahçenin kuytu bir alanına yığıyorum. Bizim bahçede bu kuytu alan çınarın altı, meşeler de buraya oldukça yakın, böylece ot yığınlarına kurumuş meşe ve çınar yaprakları karışıyor ve bir yılda çok güzel humuslu bir toprak meydana geliyor.
Bir sarnıcımız var, yağmur suları evin çatısındaki, avludaki, bahçedeki kanallar sayesinde sarnıçta toplanıyor. Bu kanalların çoğunun üzeri açık olduğu için küçük toplanma havuzcuklarında bir hayli birikim oluyor, birikenler tarlanın yüzeyinden sıyrıldığı için oldukça verimli bir topraktır. Bu toprağı da gübre niyetine değerlendiriyorum, gerçekten de solucan gübresi kadar faydalı oluyor.
Doğal yollardan meydana gelen humus dışında kendi yaptığımız kompostu da kullanıyorum. İçinde yağ olmayan mutfak artıklarından ve küllerden kompost yapıyoruz. Kompost yapmak için bir kutu yaptırmıştık, ancak onu kullanmak oldukça zor oldu, sonunda kırıldı ve atmak zorunda kaldık. Şimdi çok daha kolay bir yöntem bulduk, eski araba lastiklerini hafifçe kazdığımız toprağın üzerine yerleştiriyoruz. Yemek hazırlarken ortaya çıkan artıkları içine döküyoruz. Üzerlerine zaman zaman kaloriferde yaktığımız peletlerin ve yaktığım kağıt atıkların küllerini döküyoruz. Bir lastik dolunca diğer lastiğe geçiyoruz. Elimizin altında birkaç lastik oluyor, çünkü mevsime göre değişse de atıkların kompost halini alması 3 ya da 4 ayı buluyor. Biz ise en az 6 ay bekletip, lastiği yerinden kaldırıyoruz. İçinden çok güzel bir toprak çıkıyor. Bu toprağı da sebzelikte kullanmayı tercih ediyoruz.
Kompost yapmanın bir başka getirisi de kompostları hazırladığımız yerlerde çıkan domates fideleri, özellikle çeri domateslerini artık ekmemeye başladık, çünkü kendiliğinden çıkanlar bize yetiyor. Tahmin ettiğiniz gibi lastikleri sebze ekmeyeceğimiz ve her hava koşulunda çamurlanmadan ulaşabileceğimiz ve domates çıkarsa kolayca sulayabileceğimiz yerlere yani arka bahçede yol kenarlarına koyuyoruz. Sıcak mevsimlerde sinek yapmaması için üzerlerini toprakla örtmek gerekiyor, çünkü yazın kül bulmak zor.
Gübre olarak yanık inek gübresi ve hazır aldığımız solucan gübresini kullanıyoruz. Aşırı miktarda yabani ot getirdiği için koyun gübresi kullanmaktan vaz geçtik. Şu anda elimde birkaç çuval at gübresi de var, ancak onların bir mevsim daha bekleteceğim, iyice güneşte yanmalarını istiyorum, yoksa bahçeyi yabani ottan kurtarmak çok zor oluyor. Daha önceki hayatımda hiç aklıma gelemeyen işler yapıyorum, at gübrelerini bir at çiftliğine gidip bizzat kendim toparlayıp aldım ve eve getirdim. Şimdi atları olan bir arkadaşım yakın bir köye yerleşiyor, şimdiden atların gübrelerine talip oldum.
Bir başka toprak güçlendirme yöntemi de azotu bol olan bakla gibi bitkileri dikip, hasattan sonra bu bitkileri toprağa karıştırmak. Hem bütün kış boyunca kullanacağınız baklanız oluyor, hem de toprağınız bedavadan azot alıyor. Bu sene baklaları meyve fidanlarının altına diktim, ağaçlara şeker gübresi koymadan fidanları bakmanın iyi bir yolu olduğunu düşünüyorum.
Ot mücadelesi bayağı enerji ve zaman alıyor, ancak bu yabani ot yığınlarından bir başka şekilde daha yararlanıyoruz. Meyve fidanlarının altını çapaladıktan sonra ağacın köküne ot yığıyoruz. Bu ot yığını ağacın kökünü hem yaz sıcağından koruyor, hem de nemli kalmasını sağlıyor. Böylece yağmursuz geçen yaz günlerinde 2 haftada bir sadece bir kova suyu bu otların üzerine dökerek fidanın yeterince sulanmasını sağlamış oluyoruz.
Yabani otlara dair son bir söz daha söylemek gerekirse, bu memlekette ne yaparsan yap bu otların bir kısmı hiç çürümüyor, oldukları gibi fosilleşiyorlar. Sonbahar biterken bu otları tekrar toplayıp yığınlar halinde yakmak gerekiyor. Yakma işini yaz sebzelerini kaldırdıktan sonra bahçede ağaç olmayan tek yerde yapıyorum. Gene de yangın çıkartmamak için dikkatli olup, rüzgarsız günlerde ufak ateşler yakıyorum. Toprak yüzeyinin yanması da kül bıraktığı için yumuşacık bir alan haline geliyor.
Bahçede bir hayli köstebek var (namussuzlar gözün gibi baktığın sebzelere muzır, bir sürü yaban otu var onları yese ya). Nasıl mücadele etmem gerektiğini sorunca aldığım yanıtlar¸ eşek tersinden kokmuş balığa kadar değişti. Sonuç olarak hayvanın burnunun çok hassas olduğunu ve kötü kokudan kaçtığını anladım. Son olarak komşum inine mazot bulanmış çaput sokmamı söyledi. En çok aklıma yatan öneri bu oldu, çünkü o bu yöntemle kendi bahçesindeki köstebekleri benim bahçeme sürdü. Benim bahçenin diğer tarafında zarar görecek bir sebzelik yok, gidip orada yaşasınlar. Biz de bulabildiğimiz bütün köstebek deliklerinin içine mazotlu bez parçaları tıkıştırdık. Sonra da içimi acaba bunlar motor takıp daha hızlı çalışırlar mı diye bir endişe kaplamadı değil.
Bahçede yaptığımız bu güzel işlerden sonra, toprak bir hayli kendine geldi, artık kendi peyzajını bile kendi oluşturmaya başladı.
Kompost toprağı
Hocam Ziraat doktorası yaptınız mı?