Kelt mitolojisi de Yunan mitolojisi gibi üçlemelere bayılır, hemen birçok Kelt tanrısı üçleme halinde görev başındadır. Kelt mitolojisinin birincil üçlülerinden biri ; Anu, Danu ve Tailtiu üçlüsüdür. Doğum, ölüm ve yeniden doğuş döngüsünün üç farklı yönünü temsil ederler. Anu kaynaktır, Danu harekettir ve Tailtiu bu döngünün doğasında var olan dayanıklılıktır. Büyük toprak tanrıçası Tailtiu; canlılık, güç ve dayanıklılık ile özdeştir, çok çalışkandır, geniş arazilerdeki vahşi ormanları insanlara tarım arazisi açmak için temizler. Özellikle Dublin’in kuzeyindeki bölgede (eskiden sadece elma yetişirken) buğday yetiştirilmesinde öncül rol oynadığına inanılır. Bu nedenle Tailtiu öncelikle buğday hasadının tanrıçasıdır. Hasadın, dolayısıyla Tailtiu’nun doğasında, büyüme, mevsimlerin ölümü ve yeniden doğuşun tohumları vardır. Güneş Tanrısı Lugh’un üvey annesidir, onun saltanatı sırasında tarım arazilerinde çalışırken yorgunluktan ölmüştür. Lugh, her yaz Tailtiu’nun onuruna oyun ve sporların oynanmasını emretmiştir, 1-2 Ağustos’ta düzenlenen bu festival Lughnasadh olarak tanınır. Lughnasadh’ın Taltean Oyunları, Olimpiyat Oyunlarından daha eskidir ve 18. yüzyıla kadar düzenli olarak kutlanmıştır.
Tailtiu, dünyevi olanı, mevsimsel döngüleri, toprağı, bereketi, tahılı, üzümü, elmayı, doğurganlığı, vahşiliği ve canlılığı anlatır. Her ne kadar bu festival 18. yüzyıldan itibaren resmen yapılmıyor olsa da, dünyanın kuzey yarı küresinde 1 ağustos günü (buğday ve mısır hasadı) ilk hasat bayramı olarak bilinir.
Hristiyanlık özünde yayılımcı bir dindir, yayılmak istedikleri toprakların eski adetlerine Hristiyan anlamlar yakıştırmanın, bu topraklarda yeni dini kabul ettirmelerini kolaylaştırdıklarını çok erken dönemlerde anladıklarından Lughnasadh bayramını da kutsal ayindeki somun ekmekle bağdaştırmışlar ve bayramın adını Lammas olarak değiştirmişlerdir. Shakespeare’in ünlü Romeo ve Julyet isimli eserinde Lammasdan söz edilmektedir.
Günümüzde ilk hasat bayramı, özellikle yeniçağ akımlarından biri olan neopaganizmde yeniden canlandırılmıştır.
İlk hasta bayramı buğday hasadı ile ilgili olduğu kadar meyvelerle de ilgilidir. Çünkü hasat bilindiği gibi hemen her ürün ve her meyve için farklı zamanda yapılır. Mesela bizim köyde geçen ay önce arpa daha sonra da buğday hasadı yapıldı ve bitti. Ege’de hasat denince öncelikle eylül ayındaki üzüm hasadı ve kasım ayındaki zeytin hasadı akla gelir. Karadeniz’de ise mayıstan eylüle kadar birkaç kez çay hasadı yapılır, ağustos ayı da fındık hasadı zamanıdır.
Toprak ve bereket tanrıçası Anadolu topraklarında da Kibele (Kubaba) adıyla bilinmektedir. Kibele de, Kelt meslektaşı gibi dişi enerji ile toprağı işleyen, bereketlendiren, dengeleyen ve muhtemelen mevsimsel döngülerle de ilişkili olan bir tanrıçadır. Kibele, kadın doğurganlığından ziyade toprağın doğurganlığı ve bereketi ile ilişkili olmalıdır, çünkü adının anlamlarından biri buğday başağıdır (günümüz Türkçesinde Sibel).
Tanrı, Adem ile Havva’yı tarım yapsınlar diye dünyaya gönderdi. Benim kendi kanaatime göre yeryüzüne inip tarım yapmaya başladıkları topraklar üzerinde oturuyoruz ( bakınız Göbeklitepe ve civar ören yerleri). Dünyada tahıl (buğday, çavdar, arpa vb) bu günkü bilgilere göre, ilk kez yukarı Mezopotamya’da üretildi. Bu duruma ilk toprak ve bereket tanrıçasının bu topraklardan çıkmasından doğal ne olabilir?
Aslında dünyada insan uygarlığının, yani tarımın başladığı her yerde farklı isimlerde de olsa toprak ve bereket tanrıçası vardır. Kadim insanlar gökyüzü ve toprakla çok ilgilidirler; mevsimlerin döngüsünü, doğanın dengesini ve bütün bu olayların altında yatan gizemi anlayabilmek için çok kafa yormuşlardır. Mesela Yunan mitolojisinde ilk tanrıça Gaia (elbette doğurgan, toprak tanrıçası), Sümer’lerde Ninhursag, Türk/Moğol yaradılış destanında Toprak Ana benzer şekilde Amerika’dan Uzak Doğuya her kadim kültürde benzer görevi olan tanrı ve tanrıçalar silsilesi bulunur.
İlginçtir ki, insan uygarlığı toprağı işlemekle başladı, ancak zamanla topraktan uzaklaştı; kendine giderek daha yapay ortamlar oluşturmaya başladı. Kendi ellerimizle yaptığımız bu yapay matrikste (şehirler, sanayi, ahlaki normlar, bilim) (evet sadece maddi değil, zihinsel olarak da yapay bir vasat içerisinde yaşamaktayız) yaşamanın kolaylıkları kadar yan etkileri de var. Bu yapaylığa tepki olarak ortaya çıkan ‘yeniçağ’ akımları geometrik olarak artıyor. Bir yandan dünya küçük bir köye dönüşürken, son salgın ve ekonomik krizler açıkça bu kadar da iç içe olmamak, özünü kaybetmemek gerektiğini gösterdi. Sanırım bu iklim krizi böyle devam ederse önümüzdeki birkaç yıl tarımın önemi modern insanın kafasına çekiç gibi inecek. Mitoloji merakımdan, mütevazı bahçemden, yeniçağ akımlarına yatkınlığımdan azade; sırf içinde bulunduğumuz iklim krizi nedeniyle, doğal bayramları anlamlarını düşünerek kutlamak ve doğanın dengesini korumak için elimizden geleni yapmak gerektiğini düşünüyorum.
Toprak Ana’yı korumak için dünyanın sağladığı ödülü (hasadı) kutlarken Toprakanayı, Ninhursagı, Kibeleyi, Gaiayı, Tailtiuyu çağırın ve doğayı dengeye döndürmek için desteğini isteyelim. Ancak önce kendimiz işe koyulmak için kollarınızı sıvayalım.
Büyük küçük demeden kendinizi doğa için bir takım şeyler yapalım, mesela fosil yakıt kullanımınızı azaltalım, bayat ekmekleri değerlendirelim, balkonda bitki yetiştirelim, meyve çekirdeklerini toprakla buluşturalım, naylon kullanımını azaltalım, giysilerimizi geri dönüşüme verelim…
Bütün bunları ister görev gibi, ister ritüellerle, ama mutlaka gelecek için, gezegen için iyi bir şeyler yapma bilinci ile yapalım.
Mitoloji, söylenti Antropomorfizm insan biçimli insanın dokunacagi tanrı üretimi.. Dinsiz yapamayan insanın kendi tanırısını ataması ve atadığı Tanrı’sına görev, özellikler atfetme insan eylemi mitolojik hikayeler. .
Her nekafar eski bilgi 8nsanlari bir araya tarım topladı iddiası vardiysa da, yeni buluşlar insanlar 8badet ritüelleri için daha ziyade bir araya toplandı ve tapınak alanları inșa etti.. Bu olay milattan önce 4500-5000 yıllarda dünyanın her tarafında birbirinden habersiz aynı anda patladı. Tıpkı bir maymunun patatesi nehirde yıkayarak yemesi gibi tüm ondan habersiz maymunların da patatesleri yıkayarak yemeye başlaması gibi.
Tarigi süreç tüm mitolojik inanış ve ritüellerin dönüştürülmüş, insanileștirilmiș vahiy bilgisinin artıklarıdır.
Bu veriler de şartlı bilim insanlarını, “insan kendi tanırsını ve dinini kendisi yaratmiștır” iddiasına veri kaynağı olmuştur.
Evrenin işleyişi etki tepki üretir..
İnsan çevresi bozar sa sonucu kendisine tattırılır.
“İnsanların bizzat kendilerinin işledikleri yüzünden, karada ve denizde çürüme ve bozulma başladı. Allah, belki geri dönerler diye yaptıklarının bazı sonuçlarını onlara tattıracaktır.(Kur’an/30/41)
” Başınıza gelecek her felaket, kendi yapıp ettiklerinizin bir ürünüdür. Bununla beraber Allah pek çoğunu bağışlıyor.(Kur’an/Başınıza gelecek her felaket, kendi yapıp ettiklerinizin bir ürünüdür. Bununla beraber Allah pek çoğunu bağışlıyor. /30)
Saygılar selamlar, sağlık dolu günler dilerim Ayşe hocam…