Daily Archives: 6 Kasım 2022

SAMHAİN ZAMANI SONBAHAR BEREKETİ, TAKAS EKONOMİSİ, ENİŞTEMDEN ANILAR ve BAHÇEMDE YABAN HAYATI

Samhain bayramı; yani 30 ekim-1 kasım günleri aslında antik dönemlerde Kelt ülkelerinde kutlanan doğa bayramlarından biridir. Dünyanın bu bölgesinde, bu tarihten sonra artık herhangi bir tarım ürünü yetişmez.  Bu günlerde çobanlar kışı geçirmek üzere sürülerini dağlık bölgelerden yerleşim bölgelerine indirirlermiş. İrlanda halkının inanışına göre 31 ekim gecesinde ölüler alemi ile canlılar alemi arasındaki perde incelir ve iki alem birbirine yakınlaşırmış. Belki de gerçek bir kurt saldırısının etkisiyle bu dönemde kurt adamların sürülere saldırması ile ilgili efsaneler  anlatılır. Doğanın uykuya yatmasını mı, sürülerinin sağ salim evlere geri dönmesini mi, yoksa uzun kışa enerji toplamak için mi kutladıkları bilinmez bu bayramda insanlar; hem kurt adamları korkutmak, hem de ölüler aleminden istenmeyen varlıkların ortaya çıkmasını engellemek amacıyla kostümler, maskeler giyerek ev ev, sokak sokak dolaşırlarmış.  Mevsim de tam balkabaklarının olgunlaştığı ve hasat edilme dönemi olduğundan balkabağından maskeler yapılır, kurt adamları, kötü ruhları korkutacak tuhaf görünümlü kostümler giyilirmiş (bizde de karga korkutmak için korkuluk yapılmıyor mu?).

Hristiyanlık inancında, Yahudiliğin tam zıddı olarak yayılmacı bir anlayışa sahiptir. Tarih boyunca Hristiyanlığı yaymakla görevli misyonerler yerel halka bu yeni inanışı kabul ettirebilmeyi kolaylaştırmak için yerel gelenekleri kendi bakış açısına göre yorumlamış ve hatta Hristiyanlaştırmıştır. Samhain bayramı da Hristiyanlık inancında cadılar bayramına dönüşmüştür; bilindiği gibi cadılar bayramında balkabağından korkutucu  maskele yapılır, çocuklar çeşitli kostümler giyerek sokak sokak dolaşır. Bu gün dünyada Hristiyan inancı olduğu düşünülen ve halloween (cadılar bayramı) olarak bilinen kutlama işte böyle bir tarihçeye sahiptir.

Ben de Samhain gününde bahçeden balkabağı çorbası yaparak kendimce kutlama yaptım. Balkabağından püre yapıp, lazanya gibi bir yemek icat ettim, gerçekten oldukça başarılı oldu, yeniden yaptığım zaman resim çeker ve tarifini yazarım.

Bu yıl bahçemde bir sürü balkabağı var. Bir kısmı kendiliğinden çıktı, bazılarını ise biz diktik, aslında kabaklar oldukça çalışkan çıktılar, bol bol kabak verdiler, ama hemen hepsi belli bir büyüklüğe ulaşınca bozuldular. Sadece tohumunu belediyeden aldığımız beyaz kabak 8-10 tane verdi. Diğer kabaklardan ise sadece bir tanesi normal büyüdü. Nasıl olduysa ağustos ayında farklı bir kabak türü daha 3 adet kabak verdi. Neyse ki yeşil renkli kabaklar da oldukça kaliteli çıktılar. Sonuç olarak evde bize bol bol yetecek kadar balkabağı var.

Evde şu sıra sonbahar bereketi var, ama bu bereket bahçeden ziyade tanıdıklardan geldi.

Benim nar ağaçlarım henüz meyve veremeyecek kadar küçük (aslında büyümüştüler, iki yıl önce zamansız soğuklarda dondular, şimdi yeniden büyüyorlar) komşumuz her yıl bize bir çuval dolusu nar getirir. Bu yıl henüz onlar narlarını toplamadılar, yani bir çuval nar beklentim halen devam ediyor. Bu arada bahçıvanımın da Lapseki’de bir toprağı var, geçen gün bir kasa dolusu nar ve kocaman bir bal kabağı getirdi.

Rahmetli eniştem; Romanya doğumlu ama onlu yaşlarının başında Lapseki’ye yerleştirilmişler. Eniştemin çocukluk arkadaşının oğlu ve gelini ile tanıştım. Ailenin Lapseki’de şeftali bahçeleri var, çeşit çeşit şeftali yetiştiriyorlar. Onlar bize kilolarca şeftali ve erik getirdiler.

Geçen ay Nil (yeğenim)  bir arkadaşı ile bize geldi. Çanakkale’den kendilerine bir mini ev almayı düşünüyorlar. Gelibolu’da bir mini ev sitesini görmeye gittik, tesadüfen Rize’li bir adamla tanıştık. Adam Pazar’lı hatta bizim mahalleden çıktı. Senelerden beri burada yaşıyormuş, Saroz körfezinde ıssız bir yerde meyve bahçesi var,  izole bir hayat sürüyor diye de düşünmeyin, derme çatma kulübesi kasabanın sosyetesinin uğrak yeri gibiymiş, biz eğer kalsaydık, mangal partisi, arkasından da türkü gecesine katılacaktık.  Burada bu kişiden bahsetme sebebim; bizi görünce çok sevindi, ne yapacağını şaşırdı; adeta zor kullanarak koca bir kavanoz kendi ürettiği baldan verdi, hem bize hem de Nil’e ayrı ayrı birer kasa ceviz, birer koca torba dolusu elma, birer torba cennet hurması ve ayva verdi.

Bizim eve temizliğe gelen bir temizlik firması var, bu kadınlar da Ordu’ludur, her Ağustosta fındık toplamaya giderler. Bu kez gelirken bize de koca bir torba dolusu kabuklu fındık getirdiler.

Zaten komşunun verdiği karpuzları henüz bitirememiştik.

Bütün bu meyveler gelmeden önce evde zaten bol miktarda elma, portakal, muz, ayva her çeşit meyve vardı.

Şu anda bahçede de toplanmayı bekleyen bir sürü meyve var.

Köyde yaşamanın da böyle bir handikapı var, bazı zamanlarda o kadar bolluk oluyor ki elindeki ürünleri ne yapacağını şaşırıyorsun.

Hiç farkında olmadan, bir çeşit takas ekonomisi işletiyoruz.

Deminden beri bize birçok kaynaktan gelen meyveleri yazdım.

Ben de tanıdıklarıma, gelen gidene bahçede ne varsa ve ayrıca kendi ürettiğim ürünlerden veriyorum.

Bizim verdiklerimiz arasında en çok hoşa gidenler, bir numara elbette ki çay. Kime verdiysem çok beğendi, hatta şimdi bazı arkadaşlar Rize’den koli istiyorlar.

Bir ara Rize’den ağaç kavunu gelmişti, komşu bir kadın bize bir tencere dolusu yabani asma yaprağına sarılmış sarma getirmişti, ben de tenceresinde ağaç kavunu reçeli yapıp geri vermiştim. Bu reçeli şeker gibi ikram edebilirsin demiştim, kendileri çok beğenince köyün kahvesinde herkese yedirmişler. Bu reçelle köyde bayağı nam salmıştım, Serdar gelince kahvede doktorun bize yedirdiği neydi diye sormuşlar.

Geçen yıl çeşit çeşit aromatik bitkiler katarak ayva reçelleri yapmıştım, onlar da oldukça beğeni toplamışlardı.

Benim bu yıl verdiğim ürün yelpazesine eklediği iki yeni ürün var. Bunlardan evde yaptığım acılı, acısız ketçaplar. Kime verdiysem bayıldı.

İkinci ürün ise kendi kuruttuğum üzümler. Bu ürünüm de oldukça beğeni topluyor.

Bir de komşuma nane kurutup verince çok mutlu oluyor.

Gelen giden olunca da genellikle o anda bahçede ne varsa bir çıkın yapıp veriyorum.

Bana gelen ve en çok hoşuma giden malzemeler ise oldukça ilginç; En çok farklı bir bitki fidesi, ya da bende olmayan atalık tohumlar hoşuma gidiyor. Tabii yanmış hayvan gübresi çok hoşuma gidiyor.

Eniştemin tanıdıklarının bana verdiği en önemli hediye ise eniştemin anıları oldu.

Eski Çanakkale, Balıkesir yolunun iki yanında kocaman çınar ağaçları vardır. Bu ağaçlı yol çok yakın zamana kadar Balıkesir’den Yeniceye kadar olan kısımda şehirler arası yol olarak kullanımdaydı. Çanakkale Dörtyol mevkiinde de şimdiki yolun hemen yanında birkaç yüz metrelik kısmı duruyor. Atatürk, Çanakkale’ye gelmiş, hatta İran Şahını burada ağırlamış, bu ağaçlar da o dönemlerde dikilmişler. Nasuh enişte, o sıralarda ortaokul öğrencisiymiş, o dönemde Lapseki’de ortaokul olmadığı için her gün feribotla karşıya geçer ve Gelibolu’da okula gidermiş. Bu ağaçlar dikileceği zaman yeterince okuryazar insan olmadığı için eniştemizi işe almışlar, çocuk yaşta, bütün yaz ağaçları diken işçilerin çalışma saatlerini, yevmiyelerini, dikilen ağaçları kayıt altına almış. Muhtemelen bu işi yapan tek kişi değildi, ancak o dönemlerdeki okuryazarlık oranını gösteren ilginç bir vakıa olarak kayıt etmeyi uygun gördüm.

Bu arada bahçemde yaban hayatı bütün hızıyla devam ediyor, bahçede yok yok, geçen yıl bir sansar yuva yapmaya bile kalkışmıştı, kameralarımıza bahçede gezinen tilkiler takılmıştı. Bu yılın beklenmedik konukları ise bir çakal ailesi. Ben bu işten bir şey anlamadım, normalde çakallar gündüz gizlenen hayvanlardır, ama bu aile güpegündüz, ne bahçe çiti, ne insanla karşılaşmak, hiçbir engel tanımadan bahçede serbestçe dört dönüyorlar. Hem de ailecek geziyorlar, artık aile bireylerini renklerinden ayırt etmeye başladım. Hatta yavru bir bireyin bağırsaklarının sarktığını görecek kadar da yakından gözlemledim.

Bu yıl bir sefer de sincaplar ailecek gelip bize yarım saat kadar süren bir öğlen matinesi yaptılar. Zaten bahçenin her yerinde yaban hayvanı dışkısı görüyorum. Elbette yaban hayvanlarını beslemeye kalkışmıyorum, ama acaba bahçede belgesel mi çeksem diye de düşünmüyor değilim. Bahçenin hemen aşağısından akan bir dere var. Derenin yaban hayvanı geçiş koridoru olduğundan şüpheleniyorum, çünkü özellikle gece arabayla geçerken, dereden aşağı kaçan birçok yaban hayvanı gördüm. Gözüme acaba üzerine harekete duyarlı kamera mı yerleştirsem diye düşündüğüm bir ağaç bile kestirdim.

Bu ufaklığı böyle sevimli gördünüz ama ağzındaki bir kuş

Sarı gacının ufak gacıları

Sincaplar 3 taneydi ama en güzel resim bu

Çakallardan kahverengi olanı

Show Buttons
Hide Buttons