İnsanlık için küçük ama benim için büyük bir adım olan dünyaya teşrif etme günümü bu yıl ayrıca önemsiyorum, çünkü nihayet 65 oldum. Bundan sonra ben de orta yaşa girdim diyerek, haftanın bir gününü fiziksel dinlenmeme ayıracağım. Tevrat’taki 10 emrin biri de haftanın bir gününü dinlenmeye ayırmaktır, demek ki dinlenmek önemli. Bu sene kendime doğum günü değil, doğum haftası hediye ediyorum.
Ayın başında kendime bir kafa boşaltma-Lozan-Emre’yi ziyaret tatili hediye ettim.
Döndükten sonra da hemen her gün kendimi mutlu edecek bir şeyler yapıyorum. Bazı aktivitelerden gerçekçi sonuçlar çıkardım. Örnek olarak; ne kadar ders niteliğinde şarap tadımı yaparsam yapayım, benim bu alerjik nezleli burnumla; bu şarap yok kayısı kokuyor, yok toprak kokuyor, yok küflü mantar kokuyor gibi bir ayırım yapmam çok zor. Ama benim bu şarap iyi mi değil mi diye bardağı evirip çevirmeme, burnumu bardağın içine sokmama, tadım için bütün dilimi,gırtlağımı kullanmama gerek yok. Bunca çabaya rağmen anlayamadığım şarap kalitesini bedenim şıp diye anlıyor, kötü şarapta daha ilk yudumlarda başım ağrımaya başlıyor, iyi şarapta ise baş ağrısından eser yok, ne aynı gün ne de ertesi gün.
Yaptığım bunca profesyonel tadımdan en çok anladığım, şarabın hazırlanması gerçek bir sanattır, öyle evlerde bidonlara doldurularak şarap yapmak olacak iş değil. Anladığım bir başka şey de her üreticinin şarabı içilmez. Eğer böyle baş ağrıtan ama dökmeye de kıyamayacağınız bir şarap hediye aldıysanız sıcak şarap yapmakta fayda var. Galiba ısınan şarapta alkol, kükürt, histamin gibi maddeler azalıyor.
Çeşitli arkadaş meclislerine katılıyorum, sanırım bu memlekette yapmayı başardığım en doğru şey, arkadaş guruplarını birbirlerinden ayrı tutmak. Böylece birbirinden tamamen bağımsız konuların konuşulduğu ortamlarda bulunabiliyorum. Aldığım derslerden biri de bazı insanlar ne kadar başarılı olursa olsunlar, son derece hazırlıklı oldukları halde yeni bir adımı atmak için dışarıdan cesaretlendirilmeye ihtiyaç duyuyorlar. Tuhaf olan gerçekten donanımlı olanların desteğe ihtiyacı varken, hiçbir hazırlığı, yeteneği olmayanlar etten önce kazana düşebiliyorlar (Dunning-Kruger etkisi).
Bir başka ders de bir şeyi çok istersen, o fırsat hiç ummadığın anda hiç ummadığın yerde karşına çıkabiliyor. Hiç sebepsizmiş gibi ağzından çıkan bir söz tam da yerine ulaşıp, önüne yepyeni bir yol açabiliyor. Düşünce söze dökülünce eylem haline geliyor. Ağzından çıkana dikkat edeceksin.
Şeb-i Aruz günü, (17 Aralık) Gelibolu Mevlevihane’sinde, İstanbul’dan gelen bir ekibin düzenlediği Şeb-i Aruz mukabelesi vardı. Müzisyenler inanılmaz iyiydi, semazenler için aynı şeyi söyleyemesem de onların da gayretleri kayda değerdi. Tarihi bir mekanda böyle bir program; o kadar soğuk ve gürültülü olmasaydı muhteşem olurdu. Hadi tarihi binanın ısıtılması pek mümkün olmayabilir, ama ya gürültü? Bizim insanımızın idrak seviyesi bazı konularda oldukça kısıtlı diye düşünüyorum, mevlevihanede yerler eski usul tahta kaplama, üzerinde yürümek, plastik koltuk çekiştirmek, kapıları bir çırpıda çekmek, akustiği oldukça iyi olan binada inanılmaz yankılı ve patlamalı gürültüye sebep oluyor. Be kardeşim, az önce biri koltuk çekerken duydun gacır gucur sesleri, peki sen niye daha da sert hareketlerle koltuk yerleştiriyorsun? Amacın ben daha yüksek ses çıkartırım yarışması mı? Adam orada mikrofonsuz, bazen çalgısız, bazen çalgılı, çıplak sesiyle dua okuyor, gazel söylüyor. Ney sesine tahta gümbürtüsü karıştırmak nedir? Hadi dinleyiciden geçtim, müzisyenlerin emeğine saygıdan geçtim, duaya da mı saygın yok?
Beni ağır grip olup da, vaktinden bir ay önce tam da Şeb-i Yelda’da (en uzun geceler) doğurmayı başaran rahmetli anam, sana çok teşekkürler, her ne kadar zor bir pozisyonda da olsa, hayatta en çok yay burcu olmayı sevdim. Ayrıca kimin doğum günü Şeb-i aruzun hemen ardından ve üzerinde yaşadığımız bu mavi yeşil gezegenin kuzey yarımküresindeki hemen her kadim toplumda, zamanımızda bayram olarak kutlanan, kış solstis(gündönümü)nün hemen öncesinde ki? Şimdilerde Hristiyan dünyasında Noel olan bu günler, kadim zamanlarda Cermen, İskandinav ve Kelt halkları arasında Yule Bayramı, Orta Asya Türk toplumunda Nardugan bayramı, Minthraism dininde Minthra’nın doğum günü olarak kutlanırdı. En uzun geceler arasında artık günün saniye, saniye uzamaya başlamasını da içeriyor, işte bu saniyelik uzamayı bilen kadim toplumlarda bir doğa bayramı olarak kutlanan bu günler günümüzün neopagan dinlerinde de yeniden canlandırılmıştır. Anadolu köylüleri de hala bu uzun gecelerin içinde gün ışığının artmaya başlamasının da gizli olduğu bilgisini çok içerden bir yerden biliyorlar. Bu uzun geceler aslında kışın en soğuk günlerinin de başlangıcı, bundan sonra artık karakış.
Artık 65 yaşım bitti, artık kemale erdim, bundan sonra doğum günlerimi, kutlu doğum haftaları olarak idrak etmeye karar verdim.
Sağlıkla, keyifli güzel günlerin bundan sonra da her gün seninle olsun. YAŞ GÜNÜN KUTLU OLSUN…