Dünyanın bir çivisi var mı yok mu, varsa nerededir bilemem. Ama demek varmış ki yerinden çıktı, yoksa bunca kaos, karmaşa nasıl izah edilebilir?
Geçen gün TUİK Türkiye nüfusunu açıkladı, sonuç nüfus artış hızına göre beklenenden daha düşük bir sayı çıktı. Bu durum geçen yıl büyük depremde resmi rakamlara göre 50000 olan ölü sayısının sanıldığından çok daha yüksek olduğunun göstergesidir diye düşünüyorum ( Bu konuda hiçbir zaman emin olamayacağız). Hem tarihsel anlatılara, hem de jeoloji biliminin söylediklerine bakarak emin olduğum tek şey bu toprakların büyük depremler üretebilecek kapasiteye sahip olduğudur.
Jeolog değilim ve bundan sonra yazacaklarımın bilimsel bir değeri yok, sadece kendi hissiyatım. Bence; geçen yıl 6 Şubat günü Güney doğu illerimizde meydana gelmeye başlayan deprem (deprem demek hafif kaçar, deprem silsilesi diyeyim) o denli büyük bir enerji ortaya çıkardı ki, dünyanın manto tabakasındaki bütün levhalar etkilendi. Yakından başlayarak, bütün levhalar yer değiştirmeye, itilip çekilmeye, birbirine sürtünmeye, dalma batma zonları aktifleşmeye başladı. Ardı ardınca dünyanın her yerinden büyük deprem ve volkan patlama haberleri geliyor.
Dünyanın en üst kısmında bulunan manto tabakası yani üzerinde yaşadığımız kara ve denizlerin altını örten yüzey, tek parça değil, kocaman plakalardan meydana geliyor ve bu plakaların yer değiştirmesiyle kıtalar şekil değiştiriyor. Kıtaların yer değiştirmesi milyarlarca yıl sürse bile, değişim aslında sanıldığı kadar da yavaş meydana ilerlemiyor. Bir insan ömrü süresince bu kadar çok deprem yaşamamız ve dünya ölçeğinde minicik gözükse de coğrafyanın değiştiğine şahit olmamız da hızlı değişimin bir göstergesi.
Üstelik çok hızlı bir şekilde iklim krizinin içine girdik, yüzey buzulları hızla eriyip, denizlerin tuzluluk oranını düşürüyor. Çünkü hava ısısı, geçen yaz olduğu gibi bu kış boyunca da kayıt edilmiş en sıcak ortalamalarda dolaşıyor, arada inanılmaz soğumalar oluyor, bir kış, bir yaz günlerini peş peşe yaşıyoruz.
Bu iklim değişikliklerinde insan etkisinin iddia edildiği kadar büyük olduğundan pek emin değilim, çünkü bu tip değişiklikler de ilk kez meydana gelmiyor. Dünya iklimi bir daha sıcak ve hayata elverişli dönem geçiriyor, sonra soğuyor, tekrar ısınıyor. Bu süreç böyle devam ederken üzerinde yaşayan canlılar yok olup, yerlerini yeni türler alıyor.
Yani dünya sürekli değişiyor, biz de bu değişimden kendi zamanımıza düşeni yaşıyoruz.
Bunlar yetmezmiş gibi ekonomik sıkıntı, etrafımızı kuşatan savaşlar, üstüne bir de sınıf arkadaşlarımdan birinin vefatı; vallahi kanırdım, gına geldi kötü haberlerden.
Dunyanin sadece civisi cikmadi, iyice tadi kacti, yasanmaz bir yer oldu. Bu dunya 8 milyar insani kaldiramiyor. Bundan sonra artik kimseye rahat yok. Total cokus kacinilmaz.
Selam anılarımın paydası sınıf arkadaşım…
Varlık amaca dayalı oluşum ve bozulumdan ibaret.
Her varlık tek tek ana varlığın bir eklentisi.insan da artık hümanist düşünce gereği varlığın merkezinde değil.insan da artık varlığa katkı sunduğu kadar varlığından soz ettiriyor.Sınıf arkadaşınızın vefatı anılarınızı dayalı üzüntüsünü anlıyorum.Sanırım bu insanın ölümü hep başkasında yaşamasının algısal bir sorunu..İnsan ölümü daima başkaları üzerinden yaşar. Kendi ölümümüze uzulmeyi dahi başkalarının ölümü üzerinden yaşarız. Kesin olacak olan ölümü bir türlü başkasına hiç yakıştırmayız.Bu durum anne baba ölümünde de böyledir.
Bence kötü denen bir şey yoktur.Zaten kötü herkes için farklı. Şans nasıl ki aklın fırsatlar ile kesiştiği yer se, kötülük te,beklenti ve şartların kesişmediği yerdir. İnsan için en büyük kötülük ölümdür. Ölüm ile barışık yaşanırsa olum kötü olmaktan çıkar.ölüm bir nimet; çünkü hayatı kutsal kılan ölümün kendisidir.
“Bunlar yetmezmiş gibi ekonomik sıkıntı, etrafımızı kuşatan savaşlar, üstüne bir de sınıf arkadaşlarımdan birinin vefatı; vallahi kanırdım, gına geldi kötü haberlerden.”
Yazı bitişinekendi yaşam algım eşliğinde seslenmek istedim.
Ayşe hocama sağlıklı günler dilerim.
Selam anılarımın paydası sınıf arkadaşım…
Varlık amaca dayalı oluşum ve bozulumdan ibaret.
Her varlık tek tek ana varlığın bir eklentisi.insan da artık hümanist düşünce gereği varlığın merkezinde değil.insan da artık varlığa katkı sunduğu kadar varlığından soz ettiriyor.Sınıf arkadaşınızın vefatı anılarınızı dayalı üzüntüsünü anlıyorum.Sanırım bu insanın ölümü hep başkasında yaşamasının algısal bir sorunu..İnsan ölümü daima başkaları üzerinden yaşar. Kendi ölümümüze üzülmeyi dahi başkalarının ölümü üzerinden yaşarız. Kesin olacak olan ölümü bir türlü hiç kendimize yakıştıramayız.Bu durum anne baba ölümünde de böyledir.
Bence kötü denen bir şey yoktur.Zaten kötü herkes için farklı. Şans nasıl ki aklın fırsatlar ile kesiştiği yer se, kötülük te,beklenti ve şartların kesişmediği yerdir. İnsan için en büyük kötülük ölümdür. Ölüm ile barışık yaşanırsa olum kötü olmaktan çıkar.ölüm bir nimet; çünkü hayatı kutsal kılan ölümün kendisidir.
“Bunlar yetmezmiş gibi ekonomik sıkıntı, etrafımızı kuşatan savaşlar, üstüne bir de sınıf arkadaşlarımdan birinin vefatı; vallahi kanırdım, gına geldi kötü haberlerden.”
Yazı bitişinekendi yaşam algım eşliğinde seslenmek istedim.
Ayşe hocama sağlıklı günler dilerim.