Gece en az 20 yıl öncesindeki bir hasta rüyama girdi. KTÜ’deki ilk yıllarımdı. Sabah saatlerinde gece acile gelip de hastaneye yatan hastalarımızı tartıştığımız bir toplantı yapardık. Böylece saat 11deki konsültan vizitine kadar asistan arkadaşlarımız gereken tetkikleri yapmak için fırsat bulurdu.
Bir nöbette menenjitli 10 yaş civarında bir erkek çocuk yatırmışlardı. Hasta ilgimi çekti çünkü alınan beyin omurilik sıvısında aşırı derecede iltihap hücresi vardı. Bir başka dikkat çeken şey de; 2 gün önce çocuğun kafasından yaralandığını söylemeleriydi. Bu kafa yarası da çok dikkat çekiciydi; hastamız, arkadaşlarıyla, zıpkınla balık tutmaya gitmiş, nasıl olduysa zıpkın çocuğun başına batmış, hastaneye götürülmüş, önemli bir şey bulunamamış, pansuman yapılıp eve gönderilmiş. Gerçekten bizim arkadaşlar da kafada bir yara izi bulamamışlar, ancak aile bu hikayede ısrarlı olduğu için dosyaya kayıt etmişlerdi.
O zamanlar henüz MR yokru, BT ise sadece menenjitli vakalarda rutin bir uygulama değildi.
Bu hastanın yüzünde belirgin bir yara izi olmamasına rağmen, iltihap hücreleri aşırı derecede olmasından kuşkulanmış ve BT çekilmesini istemiştim. İnanılır gibi değil ama 15 santim uzunluğunda en kalın yeri 2 santimden geniş, iğ şeklinde kurşun materyal (zıpkın ucu imiş) çocuğun kafatasının içinde her iki beyin lobunun tam ortasındaki kör alanda boylu boyunca uzanıyordu.
Kocaman kurşun parçası çocuğun burun deliğinden girmiş, burun tavanını parçalayarak boylu boyunca beynin ortasındaki boşluktan, her iki beyin lobunu yanlara doğru ayırarak içeri girmiş, böylece dışarıdan görünen bir yarası olmadan istesen yerleştiremeyeceğin kadar düzgün bir şekilde kafaya saplanmış.
Tabii vücut yabancı cismi olduğu yerde tutmaz, atmak için hemen iltihap oluşturur. Çocukta da olan buydu, eğer BT çektirmemiş olsaydık, yabancı cismi beyin cerrahları ameliyatla çıkartmasaydı, bu menenjiti asla tedavi edemezdik ve çocuğu kaybederdik.
Bu hasta aklıma gelince başka bir sürü yabancı cisim daha hatırladım. Mesela daha asistanken hafta sonu acilde çalışırken ergen yaşta bir erkek çocuk tükenmez kalem kapağı yutma şikayeti ile getirildi. Hastanın muayenesi ve akciğer filmi tamamen normaldi. Aileye dışkıda yabancı cisim takibi önerdim, hiç ihtimal vermemekle birlikte (çocuk hiç öksürmemişti, nefes borusuna kaçırdığını düşünmüyordu) gene de öksürük ya da ateş gibi bir şey olursa hiç beklemeden getirmelerini söylemiştim. Tesadüf bu ya o ay adolesan polikliniğinde çalışıyordum ve 2 gün geçmeden aynı çocuk, ateşli bir halde karşımdaydı, ve hala hiçbir solunum şikayeti belirtmiyordu. Tabii ki muayenede solunum sesleri bozulmuş, filmde ise sağ alt akciğer lobu tamamen kapalıydı. Aileye durumu daha önce izah etmiş olduğum için, bronkoskopiye hemen müsaade ettiler.
Bu hastayı da hiç unutmadım; koskoca tükenmez kalem kapağı çocuğun tam da ana soluk borusunun iki akciğere ayrıldığı noktaya yerleşmişti. Sağ ana bronşu tamamen tıkamıştı, kapağın ucu da diğer ana bronşu yarım olarak tıkıyordu. Bu kadar büyük bir yabancı cismin akciğere kaçabileceğini böylece öğrenmiş oldum ve daha sonra yıllar içinde bu şekilde 2 vakaya daha şahit oldum.
Tedaviye rağmen düzelmeyen lober ya da lobuler pnomoni saptadınız, akciğerin diğer alanları temiz görünüyorsa ve hastanın hikayesi de ani başlangıçlıysa mutlaka bronkoskopi yaptırın. En çok da sağ alt lopta görülüyor. Bu sözlerim genç meslektaşlarıma öğüt olsun. Akciğerde tükenmez kalem ucu, kolonya şişesinin tıpası, bütün fındık, ay çekirdeği kabuğu, ambalaj kağıdı ve daha neler bulunduğuna şahit oldum, bilseniz.
Bir başka yabancı cisim hikayesi de küçük kız çocuklarında vajina içerisinde tuvalet kağıdı topağı bulunmasıdır. Hastayı bana genellikle erken ergenlik kuşkusuyla getirirlerdi, ancak ergenliğe dair tek şikayet vajinal kanama olurdu. Onu da ciddi sorgulayınca kanamadan ziyade iltihap olduğu anlaşılırdı. Bu vakadan da bir çok gördüm, yalnız bir kere oldukça ufak bir kızın vajeninden saç tokası çıkmıştı. Bu vakada istismar yönünde bir bulguya da rastlayamamıştık.
Birkaç hastada da dış kulak yolunda kulak çubuğu pamuğu, birinde ölü bir böcek, bir diğerinde ambalaj kağıdı buldum. Elbette bu vakalarda yabancı cisimler, aşırı büyük kulak kirinin arasından eğer ararsanız, çıkıyorlar.
Yemek ve sindirim borusundaki çengelli iğne, toplu iğne, kemik, para, misket, oyuncak parçalarını saymıyorum bile. Zaten bunların çoğunu çocuk cerrahları takip ediyordu.
Bütün bu yabancı cisimlerin en önemli özelliği, eğer metal değilse normal röntgende herhangi bir şey görülmemesi. Dolayısıyla burada hikaye almanın önemi ortaya çıkıyor.
Ve herhangi bir şey bulamasanız da aileye her ihtimali anlatmanız ve gözlem yapmasını istemeniz gerekiyor.
İlk anlattığım hastada aileye eğer akciğerine kaçtıysa neler olacağını çok ayrıntılı anlatmıştım. Sonradan aile bana eğer bizi bu kadar net uyarmamış olsaydınız, ateşlendiği zaman artık hafta içi olduğu için kendi doktoruna giderdik ve bu kalem kapağı hikayesini (muhtemelen yuttu diye) doktora söylemeyi aklımıza bile getirmezdik demişlerdi. Çünkü aile de çocuk da kapağı yuttuğunu düşünüyordu, midesi falan delinir mi endişesiyle gelmişlerdi. Kalem kapağının akciğerine kaçmış olabileceğini söylediğimde içlerinden benimle alay etmişler.
Çok açık bir şekilde eğer öksürmeye başlarsa, ateşlenirse mutlaka doktora gidin ve akciğerine yabancı cisim kaçırdığından kuşkulandığınızı anlatın diye defalarca tembihlemiştim. Hatta bronkoskopi (akciğer endoskopisi) seçeneğinden bile söz etmişim. Çok kısa bir süre sonra çocuk ateşlenince doktor hanımın bir bildiği vardı ki bizi bu kadar ısrarla uyardı diye düşünmüşler, Hacettepe’ye bronkoskopi için gelmişler.
Bizim meslekte, her boyayı boyayacaksın; hafiyelik de yapacaksın, öğretmenlik de ve daha bir çok şey.
TABİİ HERŞEYİ DOZUNDA YAPACAKSIN.